Son günlerde Suriyeli sığınmacılarla ilgili oluşturulan gündemin ana temasını siyasi oy hesapları ve bunun üzerinden toplumun bazı kesimlerinin hassasiyeti kaşınmak suretiyle infial meydana getirme çabaları oluşturmaktadır.
Bu konuda Suriyelilerin ülkemizdeki yaşam koşulları hakkında çok az bilgi sahibi olan kimi siyasetçilerin ve televizyon programcılarının iddia ve sığ yorumları gerçeği yansıtmamaktadır.
Her seçim döneminde temcit pilavı gibi toplumun önüne getirilen Suriyelilerin kahır ekseriyatı çok zor koşullarda hayatlarını idame ettirmektedir. Kaldı ki, bu insanların hemen hemen çok büyük kısmı kendi ülkelerinde onurlu ve izzetli bir yaşama sahiptiler. Evleri, tarlaları, işleri ve yeterli koşulları olan insanlardı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bizlerin sahip olduğu tüm olanak ve imkanlara sahip bireylerdi. Oysa bugün ülkemizde pek çoğu çöp konteynerlerinden kağıt ve plastik şişe toplayarak sefalet içerisinde hayata tutunmaya çalışıyor.
Ucuz iş gücü olarak görülüyor ve en ağır işlerde en ucuza çalıştırılıyorlar. Bizim giymediğimiz üçüncü sınıf ucuz tekstil ürünlerinin yegane müşterileri, yemediğimiz ürünleri yiyorlar. Semt pazarlarına genellikle pazarın kapanma saatine yakın gidiyorlar ki, pazarcının elinde kalan sepet dibi ucuz sebze meyve alabilmek için…
Çoğunun yaşadıkları evler, evden ziyade derme çatma köhnemiş rutubetli bodrumlar!
Bizim kiler niyetine bile kullanmaya tenezzül etmeyeceğimiz kırık dökük tek odalı mekanlar, dükkandan bozma tuvaleti ve banyosu bile olmayan yerler…
Üstelik, kimi fırsatçı vicdansızlar tarafından bu yerlerde daire fiyatına ikame ediyorlar!
Suriyeli sığınmacılarla, geldikleri günden bu yana ilgilenmeye çalışan, onlara kendi çapında yardımcı olmaya çalışan biri olarak, yakından tanıyarak ve konuya hakim olarak yazıyorum ki; Eğer bugün Suriye’de yeterli can ve mal güvenlikleri sağlanmış olsa, yarın bu insanların çok büyük bir kısmı kendi rızaları ile ve gönüllü olarak yurtlarına dönmek için sınır kapılarında uzun kuyruklar oluşturur.
Zira, bu insanların ülkelerinde terk ederek geldikleri evleri, arazileri, iş yerleri ve en önemlisi tüm hatıraları her an için zihinlerinde cap canlı durmaktadır.
Hem zihinsel ve hem de gönül dünyalarında ülkelerine dönebilmenin hayaliyle yaşıyorlar.
Bunu biliyorum çünkü yüzlercesiyle konuştum, konuşuyorum!..
Ancak en büyük endişeleri ülkelerine döndüklerinde nasıl bir tutuma maruz kalacaklarından emin değiller.
Birçokları iç savaş sebebiyle birbirine silah çekmiş. Evlatlarını, eşlerini, anne ve babalarını kurban vermiş…
Komşu komşuyla hasım, kanlı olmuş!
Bununla da bitmiyor. “Yine büyük kısmı rejimle karşı karşıya gelmiş. Birbirlerini öldürmüşler. Aşiretler kutuplara ayrılıp düşman olmuş. Araya kan girmiş, düşmanlık, kin ve intikam duyguları girmiş…”
Bu şartlar altında ülkemize gelmişler ve tek dertleri tüm insanlığın en mukaddes hakkı olan canlarını koruyabilmek. Çocuklarının canlarını ve kadınlarının namuslarını muhafaza edebilmek!
Bu yüzden ülkemizde en zorlu koşullarda yaşasalar da katlanıyorlar. Zaten başka çareleri de yok!
Suriyelilerle ilgili ve onların ülkemize geliş sebepleri ve buradaki yaşam koşullarıyla ilgili yazılacakların tümünü bir makaleye sığdırabilmek mümkün olmasa da, bu konuda bildiklerimi ve gördüklerimi kısa bir özet yapma ihtiyacı duydum.
Ülkemiz insanının bu husustaki endişeleri ve milli beka sorununu da elbette umursamak gerekir. Gelecekte husule gelebilecek arzu edilmeyen tatsız olasılıklar konusunda ki kaygı ve düşüncelerini dikkate almak gerektiği konusunda hem fikirim..
Ancak, konu hakkında sahada yüzlerce Suriyeli aileyle konuşan, onların hayatlarına dokunmaya çalışan bir yardım gönüllüsü olarak, şunu açık bir yüreklilikle söyleyebilirim ki,
“Suriyeli sığınmacıların hayalinde, ömürlerini Türkiye’de tamamlayıp, ülkemizde gömülmek süslemiyor!”
Gerekli şartlar oluştuğunda hepsi de ülkelerine donecekleri günün hayalini kuruyorlar.