Tahsil hayatları boyunca talebelerime yaptığım nasihatlerden biri de altı haklar başlığı altındaki uyarılardır. Kul hakkıyla mahşer yerine gelmek, her Müslüman için büyük bir kayıptır. Ancak bu, ilim ehli için hiç olmaması gereken bir durumdur. Çünkü ilim ehlinin bir görevi de ihkakı hak için mücadele etmektir. Kendisi haklara riayet etmeyen bir ilim ehli, başkasına nasıl haklardan bahsedebilir. Mukaddime uzun olunca, altı haklar bir sonraki yazıya kaldı.

  1. Allah (cc) ın hakkı.Zire bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, rızık verip yaşatan odur. Tahsil ettiğimiz, edeceğimiz ilim, hikmet vs. mevhibeler için bize aklı, fikri veren de odur. Dolayısıyla sahip olduğumuz ve olacağımız her şeyde ilk tanımamız gereken hak Allah (cc) ın hakkıdır.
  2. Resulullah (sav) ın hakkı. Tüm peygamberler gibi ilim ve hikmetle insanlığı hidayete erdirmek için gönderilen rehberimiz, önderimiz ve örneğimiz Resulullah (sav) ın hakkı, ikinci derecede bilip takdir ermemiz gereken haktır. Bu da ona ümmet olmak için gereğini yapmakla mümkündür. Tabi görev tüm ümmeti Muhammed (sas) için geçerlidir. Ancak ilim ehlinin ümmet olmak için gereğini yapmanın yanında öğrendiği ilmi başkalarına öğretmek ve ilmin nuruyla insanlığı aydınlatmak gibi bir görevi de vardır. Belki ilim ehlinin hayattaki en önemli görevi budur.
  3. Hocalarımızın hakkı. Diyebiliriz ki üçüncü sırada hocalarımızın hakkı gelir. Özellikle medreselerin geçirdiği evre ve devreleri göz önünde bulundurduğumuz zaman, bu hakkın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarız. Neredeyse Allah (cc) demenin yasak olduğu, elifba bulundurmanın, Kur'an öğretmenin idamlık suç sayıldığı dönemleri düşünün… Ulemanın dağlarda, mağaralarda, gizli yeraltı sığınaklarında vb. kuytu ve gizli yerlere çekilip bin bir zorluk ve tehlikelere rağmen ilim hizmetine devam ettiği devreleri düşünün… İlmi sonraki kuşaklara ve dolayısıyla insanlığa miras bırakan fedakâr ve cefakâr ulemanın hakkı ödenmez. “Bana ilim öğretene köle olurum” der Ali (ra) ama bu teknoloji çağında o ulemanın bıraktığı ilim mirasının tiridinin tiridini tadan çağdaş! Reformist! Âlim müsveddelerinin, selefi salihine kara çalmaları ne büyük bedbahtlıktır.
  4. Ailemizin hakkı. Başta anne babamız olmak üzere, tüm ailemizin de üzerimizde hakları vardır. Düşünün ki, anne babamız, yememiş yedirmiş, giymemiş, giydirmiş, meşhur tabirle saç, sakallarını süpürge ermiş bizi bu günlere getirmişler. Hep bize bakıp gözeten anne babalarımıza tam bakacak hale gelmişiz. Ama ailemiz, bir fedakârlık daha yaparak; “Evladım sen git ilim tahsil et. Biz hem kendimize, hem de sana bakmaya devam ederiz.” Demişler. Varlıklı aileler neyse de kıt kanaat geçinen ailelerin bu fedakârlıkları unutulabilir mi? Kaldı ki çocuklarını ilim talebine gönderen aileler %90 fakir, gariban ailelerdir.
  5. Camiamızın hakkı. Bir vakıf, dernek, cemaat veya cemiyet olarak, bu günlere gelmemizde camiamızın da hakkı çok büyüktür. Malum olduğu üzere, medreselerde ilim tahsili tamamen hasbidir. Diyebiliriz ki talebelerden kuruş ücret veya masraf alınmaz. Bazen varlıklı ailelerin kendi rızalarıyla yaptığı yardımlar da tamamen hasbi, karşılıksızdır. Çocuğunun eğitim masrafı falan değildir. Kaldı ki böyle ailelerin sayısı da istisna denecek kadar azdır. Hoca ve müderrisler de çoğu kere normal bir memurun yarı maaşı kadar bir ücretle, yani karın tokluğuna bu kudsi işi devam ettirirler. Dolayısıyla talebelerin; iaşe, ibate ve eğitim masraflarının tümü camia tarafından görülmektedir. Özellikle ilmi çalışmaları esas alan camiaların büyük kesimi, asgari ücretli işçi, küçük esnaf ve kısmen de memurlardan oluşmaktadır. Yani bir ilim talebesinin yetişmesinde nice fedakâr ve fakir kimseler, çoluk çocuğunun nafakasından kısarak verdikleri aidatlar vardır.
  6. Ümmetin hakkı. Ümmetin evlatları cehalet sebebiyle küfre, şirke ve nice günahlara bulaşırken, ilim talebelerinin zamanlarını heba edip tahsilini geciktirmeleri büyük bir vebaldir. Ümmetin evlatlarından niceleri İslam dışı kimi fikir akımlarına kayarken, alkol, uyuşturucu vb. zararlı madde çukurlarına yuvarlanırken, seyirci kalmak olabilir mi? İlim talebesi her dakikasını en güzel bir şekilde değerlendirerek, bir an önce irşad, davet ve ilmi çalışmalarına başlamalıdır. Bu görevleri ilim talebi esnasında da gücü oranında deva etmeli ki, ümmetin hakkını kısmen ödemiş olsun. Son olarak, bu hakların ihkakı için gereğini yapan ilim talebelerine selam olsun. Kendi talebe kardeşlerime de bir daha hatırlatırım ki, bu hakların yerine getirenlere hakkım helaldir. Ama haksızlık edenlerle mahşerde hesaplaşırız. Selam… Dua…