İnsanın belli bir zaman içerisinde neden istikameti sürekli değişkenlik halini alır? Belli bir zaman aralığına bakıldığında çoğu insanda bu değişkenlik halinin sürekli ortaya çıktığını gördüm. Bu insandaki değişkenlik insanın aklı benliğinin tam merkezinde zannetmesinden kaynaklanır. Oysa merkezde 'Kalp' vardır ve bütün vücudun beslenmesini ve hayatta kalmasını o üstlenir.


Oysa merkezde 'Kalp' vardır ve bütün vücudun beslenmesini ve hayatta kalmasını o üstlenir.
Sadece akıl ile hareket eden insan bir müddet sonra şüphe ile hareket etmeye başlar. Şüphe ile hareket ise beraberinde çelişkili yargıları getirir. Çelişkili hareket eden birisi düzgün ve dik bir şekilde yürüyemez. Yürürken yalpalamaya ve sendelemeye başlar. Doğrultusunu kaybeder ve yoldan sapar. Bundan dolayı artık nereye gideceği belli olmayıp bir sağa bir sola debelenip durmaktan başka bir şey yapamaz.


Akıl çerçevesi insanda durumdan duruma ve farklı koşullara göre değerler oluşturur ve bunlar akıl içerisinde yüzlerce küçücük parçaları oluşturur. Bu parçalar bütünleşip bir araya geldiğinde insanda şuuru oluşturur. Aklın yönü ve hareketi farklı koşullarda değişkenlik gösterdiğine göre koşullar değiştiğinde akıl çerçevesinin oluşturduğu şuur da değişiklik gösterir. Şuurun değişmesi insanda istikametin büsbütün değişmesine sebep olur ki insan artık kendini tanıyamaz hale gelir.


İnsan aklının belli yerlere kayıp gitmesini engellemek için insanın belli bir yere mevzilenmesi gerekir. Bu mevzilenecek yer hakikatin kendisidir. Hakikate mevzilenmek yalnızca akıl ile olamaz. Çünkü yalnızca akıl -az önce bahsettiğim gibi- hafifliğinden dolayı hemen uçup gitmeye meyillidir. Rüzgarın estiği yönün etkisiyle harekete geçer. Ancak kalp buraya mevzilenirse ağırlığından dolayı insanı buraya çakılı tutar. Az önce aklı uçuran rüzgar yerine en şiddetli kasırga gelse bile kişiyi bu mevziden alıkoyamaz. Burada aklın ağırlığı kalbininkinin yanında toz zerresi kadardır. İnsan ancak hakikate menzillendikten sonra doğru istikamete gidebilir.


Denilebilir ki; "Yalnızca kalp ile yüründüğünde akıl olmadan istikamete nasıl varılır?"


Burada bahsettiğim akıl ve kalp iki ayrı kutup gibi birbirinden ayrı ve karşıt olarak düşünülmemelidir. Bahsettiğim şey de sadece akıl başıboş hareket eder, oysa kalp olduğunda aklı ve diğer vücudun bütün benliğini içine alarak hareket eder. Bu anlatılanlarda kalbin büyük ölçüde ön plana çıkmasının sebebi şu yaşadığımız çağda insanların kalbi hiçe sayması ve akıl ile gerçeğe ulaşabileceğini zannetmesindendir.
Aslında bu şekilde insan kendi kalbine de eziyet etmiş olur. Bir türlü anlamadığım şey insanın kendi zanları uğruna istikametini büsbütün değiştirip karanlığın içine hapsolmasıdır ve bu zanların oluşturduğu karanlığın ismine 'Özgürlük denmesidir.