Oruç ve şişmanlık birbirlerine hiç yakışmayan iki kavram… Zira oruç tutan bir müminin normalde kilo vermesi gerekirken, aksine kilo alıyoruz. Sebep, çünkü biz Resulullah (sav) ve ashabının (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) tuttuğu oruçtan uzaklaştık. Onlar çok kere 3-5 hurma ile oruç tutarken, biz ramazana özel yiyecekler geliştirerek, yeme içmeleri katlıyoruz.
Ramazan bizim için, oruç, riyazet ve nefis tezkiyesi için aç kalma ve nefsi dizginleme ayı değil de, özel beslenme, zevklenme, nefse ziyafet çekerek azdırma ayı adeta. Tabi böyle olunca ramazan ayından ne lahuti ve manevi olarak, ne de maddi ve fiziki olarak gereği gibi istifade edebiliyoruz.
Hani aç kalarak, açların farkına varacaktık. Bunun sonucu olarak yoksul, fakir, muhtaç ve açların yardımı için manevi bir enerji depolayacaktık. Hem de sadece ramazan ayında değil, yıl boyu yetecek bir enerji… ama heyhat…
İşin manevi yanı bir yana fiziki olarak bizim ramazanımızda tersine bir gidişat var. Çünkü iftar ve sahurlarımız özel beslenme öğünlerine dönüşmüş durumda. Üç öğünü ikiye indirme bir yana, biz neredeyse sahur ve iftarlarda üçer öğün yemek suretiyle, öğünleri günlük altıya çıkarmış oluyoruz. Bunun sonucu olarak da ramazandan kilo almadan çıkanımız yok gibi…
Adını sahurluk, iftarlık ve ramazanlık koyduğumuz, onlarca yiyecek ve içecekler türettik. “Ramazan simidi” “Ramazan pidesi” “Ramazan lokumu” “Ramazan hurması” “İftarlık şurup ve şerbetler” “iftar mönüleri” “Sahur mönüleri” “Ramazana özel fix mönüler” vs. hele bu fix mönüler, düşman başına, yediğini ye geri kalan çöpe…
Obezitenin dünyanın varlıklı kesimlerini kasıp kavurduğu bir zamanda, oruç bizim için şişmanlıktan kurtulma fırsatı olması gerekirken, bizde durum tam tersi. Ramazan da kilo verenimiz neredeyse hiç yok. Ama kilo alanımız aksine pek çok. İşte size şişmanlık hastalığıyla ilgili bazı veriler.
Dünyada ve Türkiye’de Obezite
Son birkaç yüzyıl içinde bilim ve teknolojideki gelişmeler bir yandan daha bol, daha yüksek kalorili besinlere ulaşmayı kolaylaştırırken diğer yandan daha hareketsiz, daha az kalori tüketen bir gündelik yaşam olanağı sunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre son 35 yılda dünyada obezite oranı ikiye katlanmıştır. Halen yeryüzünde yaşayan yaklaşık yedi milyar insandan 2 milyarı fazla kilolu, 600 milyonu obezdir. Sorundan etkilenen nüfus dikkate alındığında, dünya için obezite açlıktan daha büyük bir problem haline gelmiştir. Dünya nüfusunun çoğu, obezitenin açlıktan daha fazla ölüme yol açtığı ülkelerde yaşamaktadır.
Türkiye’deki duruma bakıldığında ise her üç yetişkinden birinin fazla kilolu, her beş yetişkinden birinin ise obez olduğu görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu 2014 verilerine göre Türkiye'de erkeklerin %15'i, kadınların %25'i, toplam nüfusun ise %20'si obezdir. Ülke çapında üç milyona yakın kişinin ise hastalık derecesinde (ameliyat gerektirebilir düzeyde) obez olduğu tahmin edilmektedir.
Dünyada olduğu kadar Türkiye'de de obezite oranları hızla artmakta, hatta obezitenin salgın haline geldiğini söyleyebiliriz. Sağlık bakanlığının son verilerine göre Türkiye'de her 100 kişiden 32'si obez, her 1000 kişiden 5-10 ileri derecede (morbid) obez.
Özellikle son yıllarda çocukluk çağında yaygın olarak görülmeye başlayan obezite, ülkelerin geleceğini sağlıksızlaştırıyor. Obezite sigaradan sonra önlenebilir en önemli ölüm nedeni.
Başta şeker hastalığı olmak üzere, hipertansiyon, kolesterol, romatizma, kalp damar rahatsızlıkları gibi yandaş hastalıkların artmasına neden oluyor. Bu artış ise yaşam süresini kısaltıyor. Obeziteden uzaklaşarak yaşam sürenizi uzatabilirsiniz.
Maalesef birçok kişi obez kategorisinde olduğunu bilmeden yaşıyor. İnsanların beslenme ve sporun faydaları konusunda bilinçlendirilmeleri gerekiyor. Kişi obez haline gelmiş ise, bunu tedavi ettirmek gerekiyor. İşte oruç, en tabii ve risksiz tedavi yöntemi…
Gelin ramazanı, şişmanlama değil, şişmanlıktan kurtulma ayı olarak değerlendirelim. Bu konuda tüm yapmamız gereken irademize sahip çıkmaktır. Zaten oruç aynı zamanda bir irade dopingi değil mi? Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...