Önce medyanın latince medyum kelimesinin çoğulu olduğunu hatırlatarak başlayalım. Medyumlar yani insanları geçmiş ve gelecek hakkında verdikleri yalan ve yanlış bilgilerle haktan saptıran, kendileri de sapıklıkta önder olanlar.

Günümüzde artık her tür görüntülü, sesli ve basılı yayın kuruluşuna medya denilmesi arka planında bu tehlikenin olduğunu unutturmamalı.

Medya, bu işi para için yapan ve temel yaklaşımı kazanmak olan bir kapitalizm ürünüdür. Üreticileri, tıpkı sahte makine yapanlar gibi gerçeğini bulamadıklarında yahut daha ucuza mal etmek istediklerinde sahte haberler, görüntüler ve seslerle kazanmaya çalışırlar.

Genel geçer bir kural gereği bazı yalanları yayabilmek için insanların güvenini sağlama mecburiyeti olduğundan, her söyledikleri elbette yalan olmayabilir. Haber ağı dünya üzerinde en hızlı işleyen algı yönetim sistemidir.

Sahih ve sağlam bilgiye ulaşmak günümüzün en zor işlerinden biri olduğu halde hemen hepimiz duyduğumuz herhangi bir haberle ahkam kesmekten geri durmayız. Yalanları defalarca ortaya çıkan medya kuruluşları geçmişin medyumları gibi bir şekilde insanların gözündeki yerlerini korumayı başarırlar.

Bazen haberin ya da bilginin yalan olmasına gerek kalmadan da yeterince(!) zarar verilebilir. Toplumda günahların ve aşağılık işlerin sıradanlaşmasını sağlamak en az yalan haber yaymak kadar lanetli ve tehlikeli bir iştir.

Cinnet getiren anne/baba yahut intihar eden öğrenci/genç haberlerinin büyük puntolarla yayınlanmasının ne mağdura ne de topluma bir faydası olmadığı gibi, bu aşırı örneklerin hayatın bir parçası veya olağan bir gelişme gibi görülmesi büyük bir tehdittir.

Yeni nesillerin manen tahkim edilemeyen zayıf ruhları, çağdaş cahiliyenin dişlileri arasında sıkıştığında kaçmak için yol olarak gündemi sıkça meşgul eden intihar yahut cinayet gibi her halde felaket olan yöntemlere sapabilmektedir.

Günahların yaygınlaştığı ve alenen işlendiği bir devirde bunları haber yapmamak yahut hiç değilse çocukların ve gençlerin gözlerine sokmamak kolay yapılabilecek bir hayırlı davranıştır.

Bankalar her köşe başında yer alabilir ama bizim dediğimiz medyada reklamı yer alamamalı, içki her köşe başında satılabilir ancak bizim dediğimiz medyada reklamı yayınlanamamalı, cinayet her gün işleniyor olabilir ancak bizim medyamızda reklamı yapılmamalı, fuhuş sokaklarda dolaşabilir ancak bizim medyamızda reklamı yapılmamalı, bu örnekleri aynı formatta uzatmak mümkün…

Günahın kötülenmesi bile onun reklamına dönüşebilirken, sözüm ona objektif habercilik adına her türlü melanetin ekranlara, sayfalara taşınmasının savunulabilir bir tarafı yoktur.

Magazin haberciliğinin artık normal bir haber dalı sayılması en az fahişeliğin normal bir meslek sayılması kadar büyük bir ahlaki tehlikedir.

İnsanların gözleri, kulakları ve gönülleri de kirlenir, en az ellerinin ve ayaklarının kirlenebildiği kadar!

Kirli gönül, göz ve kulakla; hakka tabi olmak, hakkı temsil etmek, hak üzere yürümek ve hakkı söylemek pek kolay olmayacaktır.

Alimlerimiz, insanları günahtan ve günah işlemekten utanmayan fasıklardan korumak için onların ifşa edilmesini ve anlatılmasını gıybet olarak görmediler. Şüphesiz maksatları maslahattı. Onlar bununla günahların sakız gibi ağızlarda çiğnenmesini, normalleştirilmesini, nesillerimizi ifsad edenlerin desteklenmesini kast etmediler.

Ancak ve sadece Müslümanları şerlerinden korumak için fasıkları ifşa ettiler ve günahlardan tiksindirmek için çirkefleri kimseyi bulaştırmadan gösterdiler.

Gazeteleri, televizyonları hatta radyoları ve internet siteleri ile insanımızı ve neslimizi bozan, ahlak ve din tanımayan, helal yahut haram bilmeyen, fayda veyahut zarar düşünmeden sadece kazanacağı parayı hesaplayan medya maymunlarının,hiç bir insani ve dini değer tanımadan, adeta düşman kahreder gibi bir gayretle bozgunculuk yaptıklarını görmek ve onlara malzeme vermemek zorundayız.

Çocuklarımızın etleri ve kanları ile enerji sağladıkları imparatorluklarının dişlileri arasına attığımız her bilgi ya da haber bize büyük veballer olarak geri dönecektir.

Örnek vermekten hiç hoşnut olmasam da Avrupa medyası ülkelerindeki korkunç intiharları ve cinnet haberlerini gizlemeleri gerektiğini çok acı tecrübelerle öğrendiler. Biz de bugün onların başladığı yerdeyiz.

Gayya kuyusuna her atılan taş bir gün dibe varacak ve büyük bir gürültü koparacaktır. Bir taşta biz atmayalım!