Hased sözlükte çekememek demektir. Dindeki anlamı ise, başkasında olan her hangi bir varlığın ondan alınıp kendisine verilmesini istemektir.

Bundan daha fenası da kendisine verilmese bile o nimetten onun mahrum olmasını temenni etmektir.

Kıskançlık bazen hased anlamında olursa da daha çok “gayret” anlamındadır. Mesela erkeğin karısını veya kadının kocasını başkalarından kıskanması hased değil, gayrettir ve övülmüştür. Fakat birisi diğerinin karısını, kocasını, çocuklarını, malını, güzelliğini veya her hangi bir nimet veya üstünlüğünü çekememesi, ona göz dikmesi, ondan yok olmasını arzu etmesi hasedin ta kendisidir . Hased, kötülenmiş ve çirkin bir huy olduğu bildirilmiştir. Halbuki gayret, bunun aksine övülmüştür. Çünkü ilerleme, olgunluğa erme, iffet, hakkın korunması onunla olur. Yeter ki kendi hakkının ilerisine tecavüz etmek suretiyle aşırı olmasın. Böyle olursa o zaman gayret hased manasında olmuş olur ki, makbul değil, günahtır.

Kibirlenmek küçüklüktür. Büyüyecek olan büyüklenmez, büyüklenen mutlaka küçülür. Büyüklük, yalnız Allah’a mahsustur. Allah, büyükleneni küçültür. İblis, büyüklendiği için Allah onu bulunduğu makamdan derhal azledip indirmiştir. Büyüklendiği için hakarete uğramıştır. İblis, aslının ateş olduğuna güvenerek üstünlüğün kendisinde, aslından intikal eden bir miras, elinden alınamaz bir kişisel özellik olduğunu sanmış ve bulunduğu o mutluluk makamından düşmeyeceğini düşünmüş ve yaratıcının emrini eleştirmeye kalkmıştı. Eşyada bulunan bütün özelliklerin sadece bir Allah vergisi olduğunu unutmuştu. Bu unutkanlığının cezasını, bulunduğu makamdan uzaklaştırılarak çekmiştir. Buna Hz. Adem’i çekememesi sebep olmuştur.

Bu olayda düşünen insanlar için alınacak ibretler vardır. Allah’ın bir başkasına verdiği üstünlüğe ve nimete hased edip, o nimetin ondan alınarak kendisine verilmesini isteyen kimse, Allah’a ait olan bir takdir hakkının kendisinde olduğunu zannediyor ki, büyük bir hata yapıyor, günah işliyor demektir. İblis, işlediği bu günahın cezasını en ağır şekilde çekmiştir.

Yeryüzüne gelince; ilk insan ve ilk peygamber olan Adem aleyhisselam’ın çocukları arasında da ilk isyan yine hased yüzünden çıkmıştır.

Hz. Adem’in çocuklarından olan Kâbil, kardeşi Hâbil’i çekemeyip öldürmüş ve böylece yeryüzünde ilk cinayet hased yüzünden işlenmiştir.

Hasedin kaynağı, Allah’ın taksimine razı olmamak ve bu taksimi beğenmemektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:

Yoksa onlar Allah’ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı Yoksa ?Rabbinin rahmetini onlar mı bölüyorlar?

Değerli kardeşlerim, Allah’ın sayılamayacak nimetleri vardır. Allah Teâlâ dünya düzeni için insanları birbirlerine muhtaç olacak şekilde yaratmış, herkese aynı seviyede vermemiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle ifade edilmiştir:

Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarının haberini alandır, onları görendir.

O halde bize düşen, Allah’ın başkasına verdiği nimete hased etmek değil, Allah’ın fazlından istemektir. Allah isteyene ve çalışana vereceğini vadetmiştir. Bunun için vereni tanı, istemeyi bil ki, Allah sana da versin.

Hased, hemen hemen herkeste ve her meslek sahibinde bulunur. Kişi kendisinden üstün gördüğü kimseye hased eder, onu çekemez.

Hased hastalığından gönlünü korumayı başaran kimsenin cenneti hak edeceğini Peygamberimiz bildirmiştir.

Hased herkeste bulunabilir. Daha çok da emsal, akran, kardeş ve akrabalar arasında bulunur. Bunun içindir ki, âlim âlime, tüccar tüccara, sanatkâr sanatkâra hased eder. Yani herkes kendi mesleğinden olanı çekemez. Bunun gibi bir pehlivan bir âlime değil, kendisi gibi bir pehlivana hased eder. Çünkü o ilimle değil, pehlivanlıkla şöhret kazanmak arzusundadır.

Hasedin maddi manevi pek çok zararları vardır. Fakat her şeyden önce hased, müslümanın dinine zarar verir. Çünkü inanmış olan bir kimse kalbini her türlü kötü duygu ve düşüncelerden arındırmış olacak ve haline rıza gösterecektir. İsteklerini Allah’a sunacak ve yalnız O’ndan dileyecektir. Hased kötü bir duygu olduğuna göre inanmış olan bir kimsede elbette bulunmamalıdır.

Son olarak peygamber efendimiz s.a.v bir hadisin de şöyle buyurmuştur;

Birbirinize hiddetlenmeyin, birbirinize hased etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları kardeş olun. Bir müslümana üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helâl olmaz.

Rabbim bizleri hased eden ve besleyen kullarından değil iman korkusu olup imanlı bir şekilde yaşayanlardan eylesin inşallah.