Öncelikle şunu belirteyim ki, batı denince sadece İngiltere, Fransa ve Almanya gibi birkaç ülke anlamayalım. Hatta sadece Avrupa birliği ülkelerini de anlamayalım. ABD, Çin, Rusya ve hatta Hindistan vb. doğu ülkeleri de dahil İslam’la ve Müslümanlarla sorunu olan tüm ülkeler, bu ifadenin içindedir. Tabi kendisi küçük ama şerri büyük olan ve İslam coğrafyasına hançer gibi saplanan Siyonist çeteyi de unutmamak gerekir.
Evet bu bir hak batıl mücadelesidir. Batılın hakka karşı muvaffak olması mümkün değildir. Sadece belli bir zamana kadar mevzi kazanmaya devam edecektir. Ama vakit geldiğinde, batıl tüm ihtişamı ve gücüyle yıkılıp tarihin çöplüğüne gömülecektir. Çünkü hakkın sahibi Allah tır (cc). İnsanlık tarihi, bu gerçeklerle doludur.
Kur'an'ı Kerim bize sadece birkaç tane örneğini verip gerisini siz düşünün demektedir. Firavn, Nemrut, Şeddat, Ad ve Semud kavimleri… Nuh (as) Lut (as) ve Yunus (as) gibi peygamberlerin kavimleri… Ve elbette Resulullah (sav) ve ashabına dünyayı zehir eden Mekke müşrikleri ve şürekâsı… Resulullah (sav) ve Hulefasından sonraki dönemde de iyilerle kötülerin kavgaları hep devam etmiştir. Ve hep kaybedenler, zalimler, despotlar ve tağutlar olmuştur.
Şimdi asıl konumuza gelelim. Batılın temsilcisi olan zalimler, neden ihvanı hedefe koymuş ve ellerinden gelse, kökten yok etmek istemektedir? Bu sorunun cevabı, hak batıl mücadelesinin doğasında var. Firavn Musa’ya (as), Nemrut İbrahim’e (as) Mekke müşrikleri de Resulullah'a (sav) karşı neden savaştılar ise, bu günkü batının İhvan’la kavgası, tam da bundan dolayıdır. Çünkü batı çok iyi biliyor ve tanıyor ki İhvan, Resulullah (sav) ve ashabının (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) yolundan milim sapmadan yoluna devam etmektedir.
Evet, İhvan melek değil, İhvan’ın mürşitleri de masum değildir. Elbette ihvanın da tarihi boyunca hata ve kusurları olmuş ve olacaktır da. Ama ihvan; nebevi metotla, “ehli hal vel akd” ulemanın kontrolünde ve şura esasına dayalı olarak yoluna devam ettiği müddetçe, hata ve kusurlarını çabucak onararak yoluna devam edecektir. Nitekim bunu İhvan’ın geçirdiği evreler ve onca tecrübelerden net olarak anlıyoruz.
Osmanlıyı çöktüren ve ümmeti darmadağın eden küresel çeteler, Kurulduğu günden beri, İhvan’la uğraşmaya devam etmektedir. İlk kurucusu İmam el Benna, henüz 43 yaşında ve davet ömrünün baharında şehid edildi. O gün bu gündür, şehitler kervanına yeni yeni isimler katılmaya devam ediyor. Siz açıklanan veya kazara gündeme düşen şehitlere bakmayın. Faili meçhul şekilde şehid edilenlerin sayısı bilinenin belki yüz, belki bin katıdır. Zindanlarda işkenceler altında şehid olanlar... Sokak veya meydanlarda şehid edilenler… Bir otel odasında veya kuytu köşelerde firavunların cellatları tarafından infaz edilenler vs…
Zaten İhvan’ın sadece liderleri değil, tüm ileri gelenleri; ömürlerinin belli bir kısmını zindanlarda geçirmişlerdir. Bazen ömrün tamamı, bazen yarısı, bazen üçte biri vs… Tabi Mısır, Suriye, İsrail, Ürdün, Irak, İran vb. yerlerdeki zindanları, bizim Türkiye’deki hapishaneler gibi zannetmeyelim. Bazen filmlerde gördüğümüz, ama yaşamadıkça anlayamayacağımız kadar zor, insanlık dışı işkence ve muamelelerin yapıldığı zindanlar…
Evet tüm bunlara rağmen İhvan, kutlu yürüyüşüne devam etmektedir. Zulüm ve işkencelerden pervası yoktur. İhvan henüz bismillah diyerek yola çıkarken, şu beş sloganı prensip edinmiştir:
- Gayemiz Allah’tır (cc)
- Önderimiz Rasûlullah’tır (sav)
- Düsturumuz (Anayasamız) Kur'an’dır.
- Yolumuz cihattır.
- Allah yolunda ölmek en büyük dileğimizdir.
İşte batıyı ve tüm küresel çeteleri çıldırtan gerçek budur. Onların tüm sinsi planlarına ve kalleşçe tuzaklarına rağmen, İhvan bu prensiplerden taviz vermeden yoluna devam etmektedir. Mekke müşrikleri, Resulullah (sav) ve onun davasına durduramamışlar ise, bugünün çakma müşrikleri de İhvanı ve İslam’ı durdurmayacaklardır. Geliyor gelmekte olan…Allah (cc) şöyle buyurur: “Şimdi sen güzelce sabret.(sebat ve azimle yoluna devam et) Doğrusu onlar, o azabı (batılın cezalandırılması ve hakkın zaferini ihtimalden) uzak görüyorlar. Biz ise onu yakın görmekteyiz.” (Mearic 70/5-7) Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...