Bağdat'ta duâsı makbul olan bir derviş zuhûr ettiği haberi yayılmıştı. Bunu, o şehrin vâlîsi bulunan Haccâc-ı Zâlim'e de haber verdiler.

İnsanlara zulmüyle tanınmış, acımasız bir vâlî olan Haccâc, dervişin hâlini merak ederek, huzuruna çağırttı. Derviş, askerlerin ve cellatların arasında Haccâc'ın karşısına getirildi.

Haccâc:

"-Senin duânın kabul olunduğunu söylüyorlar. Hadi, bana da bir duâ et!.." dedi.

Derviş, ellerini kaldırdı ve yüksek sesle:

"-Ya Rabbî, Haccâc'ın canını al!." diye niyazda bulundu.

Haccâc, şaşkın ve öfkeli bir sesle:

"-Derviş!.. Bu nasıl duâ böyle?! Ben senden hayır duâ istemiştim. Sen bedduâ ettin!.." dedi.

Derviş oldukça sâkin bir şekilde:
"-Bu, hem senin için, hem de bütün müslümanlar için hayırlı bir duâdır!.." dedi.

Bu hikâyede anlatılan, zâlimler için ölümün hayırlı olması, hayatlarının devam etmesi hâlinde zulüm ve günah yükünün artması sebebiyledir. Onun emri altındaki insanlar ise, zâlimin ölümüyle rahatlayacak ve zulümden kurtulacaklardır. Bu da idaresi altındaki kimseler için "hayır"dır.