Pandemi ve sonrasına gelişen ve geliştirilen savaş vs. kaos durumları, zengin ve fakirler arasındaki makası gittikçe açtı. Şefkat ve merhamet azlığı sebebiyle, bu makas daha da açılmaya devam etmektedir. STK’lar, tabiatı itibarıyla sosyal adalete katkıda bulunurlar. Çünkü kuruluşları, birlik, beraberlik, tanışma, kaynaşma, sosyal barış, yardımlaşma ve dayanışamaya katkı içindir. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmanın, halkın tüm katmanlarına yayılması gerekir. bu konuda devlet millet ele ele olmalıyız.
Küresel emperyalistler, takriben bir asır önce, dünyanın başına büyük bir bela sardılar. Bolşevizm… Sosyalizmle başlayıp, komünizmle devam eden bu bela uzun yıllar tüm dünyanın başını ağrıtacaktı. Aslında bu belayı da dünyanın başına saran odak, haçlı Siyonist ittifakıydı. Bilindiği üzere Karl Marks’ın kendisi halis muhlis bir Yahudi’ydi. Yani sağcılık solculuk vb. birbirine zıt gibi görünen bir sürü “izim” üreten karanlık odaklar aynı lobi ve localardı.
Çünkü dünya derin devletinin İslam’ın kutlu yürüyüşünü durdurması için bir şeyler yapması gerekiyordu. Aslında tüm bunların da İslam’ın yürekleri fethedişini durduramayacağını onlar da çok iyi biliyorlardı. Ama olsun. Onlar için İslam adaletinin dünya hâkimiyetini kısmen ertelemek bile büyük başarıydı. Maalesef bu konuda epey de zaman kazandılar.
Bu karanlık lobiler genç nesilleri en çok da “sosyal adalet” söylemiyle tuzaklarına düşürüyorlardı. Batının çağ atlaması ve ilerlemesinin dinden soyutlanmakla olduğuna büyük bir kesimi insanı ikna ettiler. İslam coğrafyasının her yanında “irtica” “geri kalmışlık” “yobazlık” yaygaraları gırla gidiyordu. Genç nesillere, “gelişmek, ilerlemek ve çağdaş olmak için din gericiliğinden kurtulmalısınız” diyorlardı.
Özellikle bizim ülkemizde nesillerle Kur'an ve Sünnet arasında adeta duvarlar ördüler. Harf devrimiyle Kur'an’ın nazmını dahi adeta yasakladılar. Artık genç kitleler daha rahat aldatılmaya müsait hale gelmişlerdi. Öncelikli hedefleri de işçiler, emekçiler, öğrenciler, fakir fukara ve garip gureba idi. Süslü sloganlar havada uçuşuyordu. “yaşasın emekçiler” “kahrolsun zenginler” “yaşasın proletarya” “kahrolsun burjuvazi” “kahrolsun patron ağa devleti” vs…
Tabi bu karanlık odaklar asıl “sosyal barış” yardımlaşma ve dayanışmanın İslam’da olduğunu ustaca gözden kaçırıyorlardı. Hâlbuki Efendimiz’in (sav) sadece “Komşu aç iken tok yatan bizden değildir.” Hadisi şerifi bile tüm bu yaygaraları kökten silmeye yeter. Ama Kur'an ve Sünnette sayılamayacak örnekler vardır. Ne ki, Resulullah (sav) ın hayatının tamamı bir “sosyal adalet” manifestosudur.
Sadece Resulullah (sav) de değil. Hulefay-ı Raşidin başta olmak üzere tüm sahabelerinin hayatları da “sosyal barış” “sosyal adalet” yardımlaşma ve dayanışma örnekleriyle doludur. Sonraki asırlarda da İslam ve insanlık tarihi; sosyal adalette örnek ve öğretmen olacak binlerce ulema, ümera, aydın, müfekkire şahit olmuştur. Kaldı ki aklıselim ve vahyin öğretileriyle yetişmiş, her sıradan Müslüman dahi, sosyal adalet, fazilet ve erdemde insanlığa örnek olacak durumdaydı.
Kur'an ve Sünnetten sadece bazı örnekler:
Öncelikle her konuda ve tam manasıyla adalet, bir ismi “adl/adalet” olan Allah (cc) ın gönderdiği İslam ile mümkündür. “Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır.“ (Maide 5/8)
“O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Rum 30/38) “Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisa 4/36) “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 16/90) (ayrıca bakınız, Bakara 83 Fatır 18 Haşr 7 Bakara 177 Enfal 41 İsra 26 Nur 22)
“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Âdil ve başarılı devlet başkanı, Yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.” (Müslim, Cennet 63)
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin, Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî)
"Adil olanlar, kıyamet günü, Allah'ın yanında, nurdan minberler üzerine Rahmanın sağ cihetinde olmak üzere yerlerini alırlar. -Allah'ın her iki eli de sağdır- Onlar hükümlerinde, aileleri ile velayeti altında bulunanlar hakkında hep adaleti gözetenlerdir." (Müslim İmare 18, Kutubi Sitte Hadis No: 1705)
“Şüphesiz Allah’u Teâlâ, idare mevkiinde bulunan herkesten hesap soracaktır. İdaresi altındakilerin haklarını gözetip gözetmediğini, yoksa zayi mi ettiğini muhasebe edecektir. Hatta kişiyi, ev halkı hakkında muhasebe ve gerekirse muaheze edecektir.” ”(Camiu’s-sağir. C.1, hds:434) Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...