İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun.

Hepimizin ve vatanımızın başı sağolsun. Allah ölenlere rahmet eylesin.

***

Yüreğimiz yanıyor. Hem de taa derinden yanıyor. Çünkü yüzyılın felaketini taa iliklerimizde yaşıyoruz. Şehirler sanki savaş alanı ve on binlerce insanımız aramızdan elim bir şekilde ayrıldı.

Türkiye tek yürek, herkes birbirine kenetlenmiş durumda. Çocuğunun bezini depremzedelerle paylaşan anneden tutun da; dempem öncesi kirayı artırmak isteyen ev sahbiyle tartışan kiracının ısınmak için aynı ateşi paylaşmasına kadar.

***

Evet Türkiye tek yürek oldu ve yaralarını sarıyor. Ancak bilinmesi gereken bir şey daha var ki; o da asıl sarılmaması gereken yaralar. Evet yanlış duymadınız artık sarılmaması gereken yarlar. Sarmamalıyız artık o yaraları ve tam aksine deşip içerisindeki irini dışarıya atmalıyız. Ve dahi sarmaya çalışanlara da fırsat vermemeliyiz.

Nedir bunlar?

-Haramdan kazanan servet sahiplerinin topluma tepeden bakarak açtığı yara,

-Şehveti ilahlaştırarak utanmadan peşinden koşan ve bu alanda her şeyi mübah görenlerin toplumda açtığı yara,

-Ve bir de dinimizi; saltanatı ve menfaati ve dahi kini uğruna kullananların toplumda açtıkları yara.

***

Yüce Yaradan şu ikazı yapıyor aşağıdaki ayetlerde;

“İnsanların hesaba çekilecekleri gün iyice yaklaştı; halbuki onlar gaflet içinde haktan yüz çevirmektedirler. Ne zaman Rablerinden kendilerine yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, akılları başka yerde, kendileri oyun ve eğlence içinde iken dinlemişlerdir.” (Enbiya 1-2)

Anladın mı ey insanlık?

Eyy salon giysileriyle kibir taslayanlar!

Allah’ın ikazları kitanında bir iki değil ki!

Bir de namazlarımızda okuduğumuz Maun Suresi var ki; bu sureyi pankart yapıp Ağrı Dağı’nın tepesine dikseler yine de aymaz bunlar.

“Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” (Maun 1-7)

Eeeyy tüm namussuzluklar palazlanırken çıkarı uğruna sessiz kalanlar?

Gördün mü, aldın mı bir parça ibret, tozu topragı yalayarak yardıma koşanlardan?

Kulak vermez misiniz hala yukardaki ayetlere?

Ayetler çok, ikazlar çok.

Her ne kadar bu durumu bir helak değil de ikaz olarak görsemde; aşağıdaki İsra Suresi’nin 16. Ayetine değinmeden de geçemeyeceğim.

Çünkü maalesef bu gidişle o da olacak.

“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.” (İsra 16)

***

Diyeceğim o ki; tepemizde İslam yazan bir tabela var ancak gelin görünkü altta yürüyen tekerler Kur’an’ın çizgisi dışında dönüyor. İnsanımızdaki iddialar, söylemler, sloganlar, beklentiler bazı yerlerde de olsa Kur’ana göre ama yaşam tarzı ve uygulamada yaşanan tarz Kur’an’ın tarzı değil.

Sesimi duyan var mı eyyy insanlık?

Başımızın üzerinde çukur değil göz taşıyorsak eğer, artık gecikmeden bu ibretlik olaydaki ikazları görelim ve bir ders alalım diyorum. İbret alalım diye vermedi mi Rab’bimiz bize bu gözleri. Tövbe etemeliyiz artık dostlar. Tövbe ise esas anlamıyla Allah’a dönüştür ha keza.

Bu sebeple, Allah’ı, insanı, yaşamı ve yaşam tarzınızı, maddeyi ve metayı, ruhunuzdaki kavganızı, evinizi ve barkınızı yeniden değerlendirin, yeniden gözden geçirin. Ama asla ve katte Allah’a (cc) sitem etmeyin. Zira tecelli eden O’dur ve her ama her olayın lütfunda da kahrında da hamd sadece O’nadır.

Bir de şuna kulak verin?

1894’te 12 saniye içerisinde Beyoğlu ve Boğaziçi dışında hemen her yeri yerle bir eden İstanbul Depremi’nde Sultan Abdulhamid Han halktan şunu istemişti: “Bütün Müslümanlar abdestli gezsin ve ibadetlerini yerine getirerek tövbe istiğfar etsin.”

Ve boşuna mı demişti, “Bu ahlakı nereden öğrendin?” diye sorduklarında, “Ahlaksızlardan” diye İmam-ı Azam hazretleri.

***

İnsan gerçekten merak ediyor: Virüslerin ardından gelen bu acı ve ağır uyarılar ile kendimize mi geleceğiz, yoksa sersemleme dönemini geride bırakır bırakmaz bir kez daha eski hamam-eski tas devam mı edeceğiz?” diye.

Korkum o ki yapılan yağmalara ve şimdiden yayılan dedikodulara ve gelişen olaylara bakınca hiç bir ders almayacağız.

Oysa ne ne garip değil mi?

İnsanın toprak alma derdindeyken, aslında toprağın böylesine insan alma derdinde olması.

Allah imtihanımızı kolaylaştırsın.

Vesselam,