Yıllardır “kuş gribi” denilerek her defasında milyonlarca kanatlı hayvan itlaf ediliyor. Köpek sevicilerden hiçbir ses çıkmıyor. “Deli dana” hastalığı denilerek yüzbinlerce sığır itlaf ediliyor, yine ses yok. “Şap hastalığı” denilerek onca koyunlar ve sığırlar itlaf ediliyor, yine ses yok. Sadece çok su tüketiyor denilerek, Avustralya’da on binlerce deve itlaf edildi. Yine köpek sevici dernek, kurum ve kuruluşlardan hiç ses çıkmadı. Şimdi bir de iklim değişikliği ve gaz salınımı bahanesiyle büyükbaş hayvanların canına kıyılıyor, hatta mümkün olursa, kökü kesilmek isteniyor, yine hayvan severlerden ses yok.
Şimdi insanlığa herhangi bir şekilde zararı olan diğer hayvanlar tüm uysallıklarına rağmen itlaf edilebiliyor. Peki iş köpeğe gelince neden aynı kural işletilemiyor. Tek bir uyuz vakası, o bölgedeki tüm köpeklerin itlafını gerektirmez mi? Diğer hayvanlarda bulaşıcı bir hastalık çıktığı zaman, toplu halde hepsi itlaf ediliyor. Halbuki diğer hayvanlardaki hastalıkların insana bulaşma durumu yok. Ama kuduz insana bulaşmaktadır. Bulaştığı zaman da kurtuluşu yok gibi. Ama buna rağmen iş köpeğe gelince itlaf etmek yerine sığınaklar inşa edilip köpeklerin tek tek toplanması, muayene ve bakımlarının yapılması, aşılanması ve yıllarca tüyü bitmemiş yetimlerin nafakasıyla beslenmesi isteniyor.
Eğer hayvan sevgisi mutlak olarak bunu gerektiriyorsa, bunu koyunlar, sığırlar, tavuklar, kaz ve ördekler için neden uygulamıyoruz. Köpekler can da diğer hayvanlar, hatta insanlar can değil mi? Onları da sığınaklara alalım, tek tek muayene ve bakımlarını yapalım. Hastalığı kesin olanları itlaf edelim. Sağlıklı olanlar da hayatlarına devam etsinler. Kaldı ki, köpeğin eti yenmez, ölüsü hiçbir işe yaramaz. Ama davar, sığır ve kanatlı hayvanların eti yenir. Sadece eti de değil, derisi, yünü, kemikleri de değerlendirilir. Hatta bu hayvanların dışkıları dahi, gübre olarak insanlığa hizmet eder.
Şimdi, sadece sağlıklı haldeyken insana yoldaşlık ve bekçilik gibi yararları olan köpekler evlerin baş konuğu yapılıyor. Kaldı ki evlerin içinde beslenen birçok köpeğin bu özellikleri de yoktur. Evlerin odalarında, mutfaklarında beslenenler çoğunluklar bir kediden ve fareden dahi ürküp kaçan finolar grubundandır. Ancak buna rağmen büyük bütçeler ödenerek ve birçokları da dışarıdan ithal edilerek evlere konuk edilmektedir. Eğer köpek severler samimi iseler, sokak köpeklerini sahiplensin ve gereği gibi bakarak onları tehlike saçmaktan çıkarmış olsunlar. Ama öyle görünüyor ki, bu köpek meselesinde bir itlik var… Köpeklere bu kadar şefkat gösterilip var olduğu günden beri insanlığa hizmet eden davarlar, sığırlar ve kanatlı hayvanlara, en küçük bir hastalık şüphesiyle soykırım uygulanması insafa sığar mı?
“Dumlupınar Üniversitesi’nin yayımladığı ‘Şiddet Haberlerinden Hayvan Haklarına, Sahipsiz Köpek Sorunu’ isimli araştırma da çok çarpıcı veriler içeriyor. Raporun 368. sayfasında, “Türkiye’de yılda yaklaşık 300 bine yakın insan, büyük çoğunlukla köpek ısırması kaynaklı kuduz riskli temasa maruz kalmakta ve kuduz tedavisi almaktadır. 2018 yılı resmi rakamları ile günde 775 kişi büyük çoğunlukla köpek ısırması nedeniyle hastaneye başvurmaktadır. Kuduz vakalarının %99’u enfekte köpeğin ısırmasından kaynaklanmaktadır. Tüm kuduz vakalarının yaklaşık yarısı 15 yaşın altındaki çocuklarda meydana gelmektedir (WHO, 2021). Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, sahipsiz köpek saldırılarının en büyük mağduru çocuklar olmaktadır. 2015 verilerine göre, kuduz nedeniyle Türkiye’de yaklaşık 70 milyon dolar harcama yapılmaktadır” ifadelerine yer veriliyor.” (Akit Gazetesi 24.12.2021)
Zararlı hayvanlar hangileri olursa olsun; gerek şer’an, gerek örfen ve gerekse aklen itlaf edilmesi gerekir. Zararlı haşaratlar; sinekler, böcekler ve ziraata, bitkilere veya çevreye zarar veren milyonlarca hayvanat, tüm dünyada ve günübirlik itlaf edilmiyor mu? Aklıselim bir insanın çıkıp neden tarla farelerini veya sivri sinekleri katlediyorsunuz demesi mümkün müdür. Kaldı ki, bunların zararları çoğu kere direk insana olmasa da insanların ekinlerine, gıdalarına falandır. Ancak dolaylı da olsa insanlığa zararı dokunan hayvanlar ne olursa olsun, itlaf edilmeleri caizdir.
Şimdi, sokak köpekleri zarar veriyorsa ki, veriyor. Zira neredeyse her gün bir saldırı, sakatlanma veya ölüm vakası duyuyoruz. Dolayısıyla zararlı olan bu köpeklerin de en eziyetsiz bir yolla öldürülmeleri caizdir, hatta bazen gerekli olur. Böyle yapmak onları bir yere toplayıp kısırlaştırmaktan daha insanidir. Çünkü kısırlaştırma, neslini tüketerek yavaş yavaş öldürmedir. Belediyeler bunun ihsan ile olacak yolunu bulabilirler. Saldırgan ve kuduz köpeklerin öldürülmesinde ise, bütün âlimler müttefiktirler. Böyle bir tehlike ve zarar yoksa yine de öldürülebilir diyenlerin yanında öldürülemez diyenler de vardır. Başıboş köpeklerin çocukları, hatta yetişkinleri dahi korkutmaları, çevreyi kirletmeleri ve kimi ölümlü ve ciddi hasarlı trafik kazalarına sebep olmaları da bazı zararlarındandır. Bu vb. nice zararlar, başıboş sokak köpeklerinin itlafını zaruri bir ihtiyaç haline getirmektedir. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...