-Alıp başımı gidesim var!
-Her gün aynı “Rutin”lerin etrafında dönüp dolaşıp duruyoruz..
Bir film de izlediğim bir sahne aklıma geldi. Kapitalist sistemin ve ona “Mürit” Olanların tekdüze hayatlarını birkaç cümle de özetliyordu.
Hayatını yalnız başına ve karın tokluğuna gezmeye adayan adama sitem ediyordu kadın.
-Neden herkes gibi yerleşik yaşamıyorsun. Bir işin ve saygın bir hayatın olsa iyi olmaz mı?
Adam, kadını pencereye doğru çekerek, karşıdaki yüksek katlı iş merkezindekileri göstererek,
-Bak şunlara! Masalarının başında oturup akşama kadar çalışıyorlar. Her biri, bu ay alacağı terfii, maaşına gelecek zammı, ertelediği banka taksitini, çocuğunun okul taksitini, karısının çok istediği yüzüğü nasıl almanın düşüncesindeler. Sence “Özgür olan bunlar mı, ben miyim?
İnançları farklı olsa da, tüm Dünyalıların mevcut hayatlarının topografyasıdır bu cümleler!
Kapitalizmin köleleri olan biz “İnsanlar” farklı dinlere inansak ta, farklı dilleri konuşsak ya da renklerimiz, kültürlerimiz farklı olsa da, yaşam biçimlerimiz ve “Kaygı”larımız o kadar ortak, o kadar benzeşik ki!
Rutinler de ve günceller de boğuluyoruz. Teferruatlar hayatımızın öznesi oluyor çoğu kere! Parçalara o kadar takılıyoruz ki, bütünü göremiyoruz bile..
Oysa “Zaman” Hayatın en büyük “Öznesidir!
Durmayan, sürekli ve çok hızlı akıp giden zamana yasladıklarımız, yığdıklarımız zamanın içerisine, “Basit, pejmürde, sıradan”
Özgür olduğumuzu düşündüğümüz her an, “Herhangi” şeylerin esiriyiz!
Zihnimiz ve gönlümüzde biriktirdiklerimiz yönetiyor bizi! Onlar şekillendiriyor hayatımızı ve geleceğimizi.
O halde, “Herkes, gönlünde yığdıklarının oğlu ya da kızıdır!”
Çok yoğunuz ve çok meşgul…
Zaman ise kararlı, hızlı ve emin..
Gidesim var buralardan! Başka yerlere…
Başka bir Dünya’ya.. Zamanın yavaş aktığı, hayatın yavaş seyrettiği ve ilkbaharların daha uzun olduğu yerlere…
Sahi: Siz sıkılmadınız mı bağımlılıklarınızdan. Her gün aynı alışkanlıklarınızdan? Banka hesaplarını kontrol etmekten, dört duvarlı hapishane timsali evlerinizi adımlamaktan..
Bir şeyleri değiştirmek gerek belki, belki bizi modern kölelere dönüştüren tüm alışkanlıklardan kurtulmak gerek..
Özgürlük, sadece fiziklerimizin dışarda olması değildir belki de..
Zihinlerimiz ve gönüllerimiz esir olduktan sonra..