İlk adım, nerede ve hangi konuda olursa olsun her zaman heyecanlı olur.

Basın yayın hayatına hayırlısıyla merhaba diyerek adım atıyoruz. Yazmaya ilk başlayan yazarların nasıl bir ruh halinde olduklarını, fikir dünyalarının nasıl şekillendiğini doğrusu hep merak etmişimdir. Onları yazmaya sevk eden saik neydi, acaba “büyük ve itibarlı bir yazar olmak istiyorum veya içinde yaşadığım toplumu kendi çapımda aydınlatmayı düşünüyorum” diyerek mi yazın hayatına başladılar.

Birinci seçenek hatarlı ve çetrefilli, aynı zamanda zor bir yol gibi geliyor bana. İkinci yol ise zor olmakla beraber, ihtiva ettiği mana itibariyle insanı daha çok cezbediyor. Çünkü çekeceği zorluğun kalıcı ve faydalı bir tarafı olur. İkinci yolu tercih edenleri eski tabirle münevver, birinci yolu tercih edenler aydın diye tesmiye edilir. Münevver denildiğinde, kültürüne, inancına, örf ve adetlerine bağlı, içinde yaşadığı asrı manevi değerlerine göre okuyan ve bu birikimle geleceği planlayan mümtaz bir şahsiyet akla gelir. Aydın kavramı ise güncel konularda, seküler bakış açısıyla, manevi hassasiyeti çok dikkate almayan fikir adamları akla gelebilir. ‘90lı yılları gören ve  yaşayan bizim kuşak, basın yayını biraz takip edebildiyse, o yıllarda ve 21.yy başlarından itibaren her haberin içerisinde "Kritik MGK toplantısı veya Bakanlar Kurulu toplandı kritik kararlar alacak/aldı" tarzında haberlerin adeta şuur altına gayr-i ihtiyari işlendiğini fark eder.

O yıllardan günümüze, gerçekten kritik tabir edilen çok olay yaşandı ve hala aksiyon-politik filmleri aratmayacak derecede olayların ülkeiçinde yaşandığını  ve -çok güzel, cazibeli bir tabir olan- Gönül Coğrafyamız’da da yaşandığını bizzat müşahede ediyoruz. Dolayısıyla gündemin ağırlığının her zaman var olduğu görülüyor ve yazar-çizer taifesine bol malzeme sunduğunu söylemek abes olmaz. Lakin yazı dünyasına adım atarken, ağır konulara girmek biraz yorucu olabilir.

 Herkesin malumu alileri ki; her insanın bir müfekkiresi ve bu müfekkirenin şekillenmesine yardımcı olacak/olan bir muhayyilesi vardır. Buna modern tabirle, her insanın sahip olduğu yaşam tarzı veya bakış açısı denilebilir. İnsan bu çerçeve içerisinde yaşar, bu bakış açısıyla hayata bakar ve fikrini buna göre beyan eder. Biz de bu düşüncelerle yazın hayatımıza devam edeceğiz Allahın izniyle. Olayları doğru okumak, doğru analiz etmek ve doğru bir şekilde fikrimizi ifade etmek için çaba sarf edeceğiz.

             Gayret bizden tevfik Allah'tan.

 

 

Bu yazıyı hazırlarken, 2021 yılı bütçe görüşmelerinde konuşma yapan bakanların konuşmasını dinledik hep beraber. Bütün bakanlar kendi alanlarında eksiğiyle fazlasıyla, muhalefetin basit protesto gösterileri dışında herhangi bir itirazıyla karşılaşmadıklarını gördük. En çok dikkat çeken konuşmalardan biri  Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank ve İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun konuşmalarıydı. Akparti kurulduğu günden beri 7 gün 24 saat Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yalnız bırakmayan Mustafa Varank,  kendi bakanlığıyla ilgili bütçesini ayrıntılı ve mukni bir şekilde ifade etti, dolu dolu bir ibretlik bir konuşmaydı.

Esas üzerinde durulması gereken konuşma ise Sayın Süleyman Soylu'nun İçişleri Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşmasıydı. İHA ve SİHAlar sanki mecliste terör örgütü mensuplarını vuruyordu. Dağda eli kanlı örgütü yok etme politikasıyla ve icraatıyla hareket ederken, TBMM’de de onların siyasi uzantılarını, siyasi dehayla ve çok güzel çalışılmış, bilgi birikiminin ve cesaretin ürünü olan konuşmayla adeta bitirme noktasına getirdi. Mecliste sıralara vurarak hasar vermenin dışında bir şey yapamayan HDPliler, sonrasında sosyal medya hesaplarında hakaret etmekten başka bir şey yapamadılar. Çaresizlikleri her hallerinden okunuyordu.

Sayın Soylu konuşmasının bir yerinde,  Akparti'den ayrılıp, karşı mahalleye ve bilhassa HDP’ye yanaşanlar, onlara ne DEVA olur ne de GELECEK demesi ve buna benzer bir çok akıl mahsulü mantıki cümleler ve hasmını kör kötürüm eden dolu dolu cesur cümleler kullanması herkesi kendine hayran bırakmakla kalmayarak sağ siyasetin Recep Tayyip Erdoğan gibi marka ve dünya lideri çapında bir siyasetçi çıkarmakta zorlanacağını, ama yine de her zaman her yerde kitleleri sürükleyen, ülkesi için gelecek vadeden birikimli cesur siyasetçilerin var olduğunu herkese gösterdi.

Sayın Cumhurbaşkanımıza Allah uzun ömürler versin, etrafında böyle cesur dava arkadaşlarını  eksik etmesin.

Fırsatımız oldukça Kuzey Afrika, Yakındoğu, Doğu Akdeniz Havzası, Kafkaslar vb dış politika ve iç siyasi konularında, bazen eğitim, tarih ve edebiyat alanlarında kalem oynatmaya çaba sarf edeceğiz.