Mısır, firavunlar ülkesi olarak meşhurdur. Bunun sebebi de, firavunların zulümleridir. Mısırın İslam orduları tarafından fethonulup İslam’ın gölgesinde yaşadığı asırlar hariç, genel olarak hep zalimler diyarı olmuştur. Firavunlar içinde iman edip adaletle hükmedenler olmuşsa da bunların nadir oldukları anlaşılmaktadır. Asıl meşhur olan ise, zulüm ve zorbalıktır.
Özellikle Musa (as) dönemindeki Firavn, zulmün adeta simgesi olmuştur. Firavun, kâhinlerinden aldığı bilgilere dayanarak, bir peygamber geleceğini ve saltanatının onun tarafından yok edileceğini öğrenince, yeni doğan erkek çocukların öldürülmesini, kızları ise sağ bırakılmasını emretmişti. ”Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı.” (Kasas 28/4)
Bazı kaynaklara göre Firavn, yedi yıl boyunca doğan erkek çocukları öldürttü. Öldürülen çocuk sayısı seksen bin olarak ifade edilir. Ancak yedi yıl boyunca bir ülkede doğan erkek çocukların sayısı çok çok daha fazla olsa gerekir. Nitekim bazı müfessirler, seksen bin sayısı çokluk ifade etmek içindir görüşündedirler.
Müfessirlerin vurguladıkları önemli bir konu ise Firavn’un geri zekalılığıdır. Çünkü hem kendi kahinlerine inanıyor, hem de bahsettikleri kendisinin saltanatını yıkacak olan çocuğu engellemeye çalışıyor. Halbuki kahinlerin yıldızlara bakarak veya onun rüyasını yorumlayarak söyledikleri şeyin gerçekleşmesi, muhakkak olacak demektir. Tedbir almak boşuna. “Ya tutarsa” diyerek, yıllarca çocuklara katliam uygulamak neyin nesi.
İşte eski firavunlar ülkesinde, şimdiki firavunlar da aynı geri zekalılıkta devam ediyorlar. Mısırın Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından diktatör firavunlara teslim edilmesinden beri, aynı zulümler devam ediyor. Firavunlar geçmişten ders almıyorlar. Kaybedecekleri apaçık olmasına rağmen, hak ve adalete karşı direnmeye, zulüm ve zorbalığa devam ediyorlar.
Son “Firavn” Sisi de kendi selefleri olan firavunların yaptıklarını yapmaya devam ediyor. Mısır zindanlarına doldurduğu “Yusufları” peyderpey öldürmeye devam ediyor. Şimdi Firavn’un mahkemeleri Müslüman kardeşlerden 12 kişinin idamına onay vermiş. Bunlar hayatlarını ıslama adamış yiğitlerdir. Aralarında devrim sembol isimlerinden olan şehit Esma Biltaci’nin babası İhvan Genel Sekreteri Muhammed el-Biltaci ile Müslüman Kardeşler liderlerinden Safvet Hicazi de var. Tabi bu şehitler, ilk olmadı ve sonda olmayacaklardır. Ancak sonunda kazananlar, hak yolun yolcuları olan sadık müminler, kaybedenler ise, yeni eski tüm firavunlar ve zalimler olacaktır.
Bizzat İhvan-ı Müslimîn’in kurucusu imam Hasan el Benna, (rh.a) genç yaşta şehit edildiği gibi, sonrasında bu şehitler kervanına nice binler, on binler, yüz binler katıldılar… Özellikle Tahrir ve Rabia meydanından sonra bu daha da belirginleşti. Bu yiğit, fedakâr ve cefakâr Müslümanlar ve ümmetin nice kahraman evlatları, bir asra yakındır İslam’ın zafer çarkına, şehit kanı, gözyaşı ve alın teri taşımaktadırlar. İşte Suriye, Irak, Yemen, Filistin, Afrika vs. İslam diyarında olanlar… geçtiğimiz Ramazan ayında; Filistin, Kudüs ve Gazze’deki şehitler… Ve daha niceleri… Bu emektarlar, ahirette alacakları büyük mükâfatın yanında, bu dünyada da bir zafer mükâfatı hak etmektedirler.
Selam olsun şehit İmam el Benna’ya… Selam olsun hocaları ve rehberlerinin yolundan gül bahçesine girercesine şehadete koşan talebelerine… Selam olsun Rabia şehitlerine… Selam olsun tüm İslam şehitlerine… Selam olsun “Müslüman Kardeşler” tarihi boyunca mısır zindanlarını süslemeye devam eden Yusuflara…
Zulümleri zalimlerin yanına kalmaz. Sonunda cezalarını bulmaları, ilahi adalet gereğidir.
“Onlar, askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak! Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz. Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.” (Kasas 28/39,40,58,59)
Zalimler nereye kaçsalar da Allah’ın (cc) intikamından kurtulamazlar.
“Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik de ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var? (Kaf 50/36) Zalimler hangi devrilişle devrileceklerini görecekler.” (Şu’ara 26/227) Subheneke… Bihamdike… Esteğfiruke…