Hangi zaman ve zeminde olursa olsun, her Müslüman iyiliği emretmek ve kötülüğü menetmekle mükelleftir.
Ve elbette bunu kendi nefsinden başlamak süratiyle…
Bu mükellefiyeti yerine getirmeyen bir Müslümanın ne kendine ne içinde yaşadığı topluma nede insanlığa bir faydası yoktur, olmaz da.
Bu bırakan Müslüman hem birey olarak hem de toplum olarak zillet içinde yaşamaya mahkumdurlar.
Bakın Allah (cc) Âl-i İmrân Suresi 110 ayette “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ve Allah'a iman edersiniz.” duyuruyor.
Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem de, "Birbirinize Müslümanlığı öğretin. Emr-i marufu (İyiliği emretmek, Kötülüğü yasaklamak.) bırakırsanız, Allahü teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve dualarınızı kabul etmez."
O halde Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker bir Müslüman için diğer ibadetler gibi elzem bir görevdir.
Hele de dünyayı şer güçlerin ele geçirmesiyle ifsadın ayyuka çıktığı bir ortamda bu görev Müslümanlar için daha önem arz etmektedir.
Son zamanlarda herkes özgürdür ve hürdür adı altında yapılan bu yaygara Müslümanları da etkilemektedir.
Tabir caizse Müslümanlar bu mükellefiyeti yerine getirmekten korkak ve çekinir duruma geldiler.
Öyle ki Müslümanlar, şu anda başta aileyi ve toplumu ifsad eden LGBT örgütleri ve benzerleri ile dahi mücadele etmeyi bırakma noktasına gelmişler.
Hal böyle olunca da başımızda musibetler bir türlü eksik olmuyor.
Ya etrafımızda, hatta gözümüzün önünde yaşanan onca maruf.
Ya akrabalarımız, dostlarımız ve çevremizdeki tanıdıklarımız.
Bu bunları ne zaman görmezden gelmeyi bırakacağız.
Ne zaman bunlara iyiliği anlatacağız?
Ne zaman yaptıkları kötülüklere mani olacağız?
Öyle bir yere evirildi ki, maddi konuda her türlü konu konuşulurken, her türlü öneri yapılırken, mesele maneviyata gelince, “sen karışamasın” sözleri havada uçuşuyor.
Bizde bunun etkisinden kalarak olaydan el çekiyoruz.
İmam Gazali rahmetullahi aleyh Kalplerin Keşfi eserinde, “Allah (cc) Hz. Yûşa aleyhisselam'a vahyetti ki ; “Senin kavminden 60.000 kötü ile 40.000 iyi kimseyi helâk edeceğim.” Hz. Yûşa : “Neden Yâ Rabbi! Kötüler için diyeceğim yok fakat iyilerin helâke uğrama sebebi acaba nedir ki? ” diye sordu. Allah (cc) buyurdu ki ; “Çünkü onlar kötülere karşı benim adıma öfke duymadılar, aralarında hiçbir şey yokmuş gibi onlar ile birlikte yiyip içtiler. ”
Dikkat ederseniz Allah (cc) helakin sebebini ““Çünkü onlar kötülere karşı benim adıma öfke duymadılar, aralarında hiçbir şey yokmuş gibi onlar ile birlikte yiyip içtiler.” buyuruyor.
İnsanın bireysel mutluluğu yakalaması ve toplumsal düzeni sağlaması ancak ve ancak “Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker” ile mümkündür.