Önce “olağan üstü hal ilan edildi” denildi.
Sonra “bu bir askeri darbedir” yorumları yapılmaya başlandı.
Hafif bir panik yaşandı halkın arasında.
Ardından cep telefonundan televizyona bağlanan bir yiğit halkına seslendi.
“Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum” dedi.
Ve devam etti, “Şu anda bu milletin imkanlarıyla ortaya konmuş olan tankı, topu, uçağını, helikopterini kullanarak milletin üzerine gelmenin bedelini bunlar çok ağır ödeyeceklerdir.
Bu konuda gerek Cumhurbaşkanı olarak gerek Başbakanımız, hükümetimiz olarak bizler atılması gereken adımlar neyse dik durmak suretiyle bu adımı atacağız.
Bunun bedelini asla bizler farklı bir şekilde yorumlayamayız ve meydanı da onlara bırakamayız.
Yapmış oldukları işgali de çok kısa sürede ortadan kaldıracağımıza inanıyorum.
Kararlı bir şekilde bu işin üzerine gideceğimizi özellikle bildirmek istiyorum ve bu konuda bu kararlılığımızı kimsenin test etmeye de gücü yetmeyecektir.
Milletime buradan bir çağrı yapıyorum, oda şudur, milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum.
Havalimanlarına davet ediyorum ve milletçe meydanlarda, havalimanında toplanalım ve bunların o azınlık grubu, tanklarıyla, toplarıyla gelsinler ne yapacaklarsa halka orada yapsınlar.
Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar.” dedi.
Sonra camilerden bir ezan, bir sela yükseldi.
Bir direniş yankılandı gökyüzüne doğru.
Ve ardından milyonlar indi meydanlara.
Milli iradeye sahip çıkmak için.
Ellerinde ne top vardı nede tüfek.
En büyük imkânımız imanımızdır dediler.
Kadın, çocuk, genç, ihtiyar…
Bu ülkenin bekası için siper ettiler göğüslerini kurşunlara.
Tam 251 yiğit şehadet şerbetini içerek düştü toprağa.
O gece 2.196 yiğit ise Gazi oldu.
Silahsız olmalarına rağmen, tankları maskara çevirdiler.
Geçit vermediler darbeci hainlere.
Öyle bir destan yazdılar ki, bir daha kimse cesaret edemesin bu alçaklığa.
Bir darbe gecesi bir direniş gecesine çevirdi yiğitler.
O gecenin şehitlerine rahmet, gazilerine şifa, direnişçilerine selam olsun.