Kimyasal, biyolojik vs. atıklar, uçucu gazlar, egzoz dumanları, çöp yığınları ve daha birçok zehirli maddelerle çevremizi kirletmek, aslında bindiğimiz dalı kesmektir, hatta intihardır. Kendi sonumuzu hazırlamak, kendi sağlığımız ve huzurumuzu yok etmektir. Çevreyi tahrip etmenin zararları tedrici ve yavaş yavaş olduğundan biz fark etmeyebiliriz. Ama çevreye kıymak, kendimiz, neslimiz ve insanlığın hayatına geleceğine kıymak demektir.


Çevre tüm insanlığın ortak malıdır. Dünyadaki tüm insanlar; çevreden, yani dünya ve içindeki değerlerden istifade etmede, eşit haklara sahip oldukları gibi, onu koruyup kollamada da eşit sorumluluk taşımaktadırlar. Her kes kirletiyor ne yapayım diyerek, çevreye kıyanlar kervanına katılamayız. Şunu unutmayalım ki, her birimiz kendi yaptıklarımızın hesabını vereceğiz. Öyle ki, zerre-i miskal kadar iyilik de kötülük de boşa gitmeyecektir. “Zira, kim zerre miktarı bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecek. Kim de, zerre miktarı bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.” (Zilzal 99/7-8)


Biz imanımızdan aldığımız sorumluk gereği; hem çevremizi temiz tutacağız, hem de temiz tutulması için mücadele edeceğiz. Bu konuda konu komşu, yakınlarımız, çevremiz ve sesimizin ulaştığı her kesi uyarmaya ve bilinçlendirmeye çalışacağız. Özellikle çocuklarımızı, aile efradımızı bu bilinçle eğitip terbiye edeceğiz. Çünkü biz yeryüzünde Allah'ın (cc) halifeleri olduğumuzu biliyoruz. “Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler seni hamd ile tesbih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek bir varlık mı yaratacaksın (insanı mı halife kılacaksın?) dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.” (Bakara2/30)


Havası suyuyla, börtü böceğiyle, taşı toprağıyla, dağı deniziyle, canlı cansız tüm varlıklarıyla, dünya ve içindekiler, Allah'ın (cc) kullarına emanetidir. Emanete sahip çıkmak, koruyup gözetmek de iman ve vefanın gereğidir. Bu sorumluluk sadece devlet veya yetkili makamların değil, imkanlarımız oranında hepimizindir. Atalarımızın: “her kes evinin önünü süpürürse, çöpçüye hacet kalmaz” sözü çok şey anlatıyor.


Nitekim çocukluk çağımızda, büyüklerimizden bunun pratiğini de görerek öğrendik ve yaşadık. Anne veya ablalarımız, her sabah erkenden sadece evlerinin avlusunu değil, kendi avluları boyunca sokağı da süpürüp temizlerlerdi. Ancak şimdi öyle bir zamana geldik ki, nasıl olsa çöpçü var diyerek özellikle çöplerini rasgele atıp savuranlar var. Hatta “Ben kirletmesem, çöpçü nereden para kazanacak” diyecek kadar duyarsız çevre düşmanları var.


Daha açık bir ifadeyle çevre, bizim yuvamız, evimizdir. Evimizi ne kadar korur gözetir, temiz tutarsak, o denli evimizde rahat ve huzurlu bir hayat yaşayabiliriz. Kendi elimizle evimizi tahrip eder, kırıp döker, kir pas içinde bırakırsak orada huzur, güven ve selamet içinde bir hayat mümkün olmaz. İşte tüm köyleri, şehirleri, mahalleleri, sokak ve caddeleriyle çevre de böyledir. Ülkemiz ve tüm ülkeler de böyledir. Ülke bizim ülkemiz, şehir bizim şehrimiz, sokak, cadde ve mahalle de bizim mahallemiz ve dolayısıyla evimizdir. Temiz tuttuğumuz oranda, temiz, sağlıklı ve huzur içinde yaşarız.


Bizzat efendimizin ifadesiyle: “Dünya bir gemi ve hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Birileri gemide delik açarsa sadece delen değil, tüm yolcular boğulur. O halde hep beraber gemiyi korumakla yükümlüyüz.”


Kur'an'ı Kerim yeryüzünün insana müsahhar kılınışını ifade ederken iki kelimeye mükerreren vurgu yapar. “döşek” ve “beşik” Döşek rahatlığın, beşik ise dengenin simgesidir. Yani Rabbimiz şu âlemi bizim hayatımıza en uygun bir şekilde yaratmıştır. Hem beşik misali dengeli hem de döşek misali en rahat şekilde; huzur, güven ve mutluluk içinde bir hayatı bizlere bahşetmiştir.


İşte 1440 yıl öteden ilahi ikaz: “Göğü Allah yükseltti ve mizanı O koydu, sakın dengeyi bozmayınız!” (Rahmân, 7-8) Dengesi bozulan hiçbir şeyden gereği gibi istifade etmek mümkün değildir. Nasıl ki bir virüs mükemmel cihazların, bir mikrop sapasağlam bünyelerin, bir arıza nice mükemmel araçların dengesini alt üst ediyorsa, çevre de şu dünyamızın dengesidir. Çevreyi koruduğumuz oranda dünyanın dengesini korumuş oluruz. Aksi halde denge bozulur. Dengesi kaçan bir dünyada, hiçbirimize barış, güven, huzur ve esenlik içinde bir hayat kalmaz. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...