Bilindiği üzere dijital çağın insana sunduğu birçok imkanlar var. İnsanoğlu bu imkanları hayır yolunda da şer yolunda da kullanabilir. Rabbim bizleri hayır ve faziletlerden mahrum eylemesin, istikametten ayırmasın. Amin! Bu imkanlardan biri de iletişim ve bilgiye ulaşmada ulaşılan kolaylıklardır. E-mailden bazı kardeşlerimiz, sorular yöneltiyorlar. Bundan böyle biriken kimi soruları da sizlerle paylaşmaya çalışacağız inşâallah. Soru soran kardeşlerimizin ismi, gerekli bir sebep olmadıkça bizde mahfuz kalsın.

Soru:Hocam  bizim dinimizi yaşamaya çalışırken yaptığımız hataların ve günahların çokluğu arttıkça başımıza gelen bela,dert, sıkıntımızda artıp biz iyi kul oldukça yaşayacağımız bela sıkıntı dertler azalır mı? Başımıza gelen bela dert sıkıntılar, kötü kul olma yönünde oldukça,Allah (cc) tarafından bize daha mı fazla yaşatılıyor?

Cevap:İnsan dünyaya imtihan için gelmiştir. İmtihan gereği, sıhhat-hastalık, bolluk-darlık, sevinç ve neşe-dert ve keder vb. hayatın zıt yönleri olmaya devam edecektir. Bolluk, sağlık ve neşe Allah (cc) katında iyi olmanın nişanı olmadığı gibi, darlık, çile ve sıkıntılar da kötü olmanın işareti değildir. Eğer dert ve kederler kötü olmanın işareti olsaydı, tüm peygamberlerin saltanat içinde olmaları gerekirdi. halbuki en çok sıkıntı çekenler peygamberlerdir. 

İyi olmanın ölçüsü, bolluk ve güzelliklere karşı şükretmek, azıp sapmamaktır. Darlık ve müsibetlere ise sabır ve tahammül gösterip isyan etmemektir. Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Bu da ancak mümin içindir: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64) Konuyu biraz daha açalım.

Musibetler: Uyarı, Ceza, Mükafat

Şunu unutmayalım ki, tüm musibet ve felaketler; deprem, kuraklık, kıtlık, genel veba vs. virüsler, hastalıklar, kısaca tüm felaketler ilahi ikaz ve daha ötesidir. Ama her insan için de ayrı değerlendirilecek bir yanı vardır.

  1. Hastalık, Deprem, kıtlık, yangın ve bütün felaketler herkes için öncelikle ilahi ikaz ve uyarıdır.Ancak, kâfirler ve fasıklar için uyarı, artı cezadır.  Kâfirler için ibreti âlem olarak cezanın sadece bu dünyadaki bir kısmıdır. Asıl ve ebedi cezaları ise ahirettedir. Ama aynı zamanda onlar için hidayete çağrıdır ki, bu en önemli yanıdır.

Fâsık Müslümanlar için de, cezalarının tamamı veya bir kısmının, ibreti âlem olarak bu dünyada peşin verilmesidir. Ayrıca tövbe edip Salih kul olmaya çağrıdır. Ahiretteki halleriyse Allah’a (cc) kalmıştır. Ders alıp tövbe ederlerse, bu musibetler, onlar için nimete dönüşür.

Salih müminler için ise; hem sabır ve şükür sınavı, hem uyarı ve hem de mükâfattır. Sabır sınavından birçok Salihler geçmiştir. Eğer çile ve sıkıntı kötü bir şey olsaydı, tüm peygamberlerin; hiç çile görmeyip saltanat içinde olmaları gerekirdi. “İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilenler peygamberlerdir. (aleyhim-us salatu ve-s selam) Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir. Kişi dinine göre müptela kılınır (imtihana çekilir). Eğer dininde sağlam ise imtihanı (göreceği bela ve musibet) ağır olur. Eğer dininde gevşek ise, o oranda imtihan edilir. Bela o kimseyi devamlı takip eder. Nihayet onu bırakıncaya kadar. Böylece kul, yeryüzünde hatası olmadığı halde yürür.” (Râmûzu’l-Ehâdis, 983. hadis. Ebû DavudTeyâlisî, Ahmed b. Hanbel, Buharî, Tirmizî, İbn-i Hıbban, Müstedrek’ten. Ayrıca bk. Sünenu İbn-i Mâce II, 1321, 1331, 1335)

 

Uyarı ise; nimetlerin şükrünü eda etmede, marufu emretme ve münkerden sakındırmada ihmalkâr davranmaları hakkındadır. Ne kadar şükretsek de, ne kadar salih ameller işlesek de, yapmakta olduklarımızdan daha iyisini yapmaya çalışmamız gerekir. Zira her iyiden daha iyisi hep vardır.

Mükâfat ise, bu dünyada pişme, hayatın zorluk ve çilelerine katlama, apışıp kalmama, karamsarlığa düşmemek. Çile ve zorluklar ne kadar şiddetli olsa da, direnmek ve tünelin ucundaki ışığı kaybetmemektir. Ahirette ise, cennete dereceler ve ebedi saadettir. Zira bu dünyada insanın ayağına bir diken de batsa, sabreden için mükâfattır. “Mü’min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah bu sebeple onun gü­nahından bir kısmını mağfiret buyurur.” (Buharı, Marda, 1.) “Mü’mine bir diken ve daha da küçüğü bile isabet etse, Allah onunla mutlaka bir derecesini artırır, bir günahını ise dü­şürür.” (Müslim, IV, 1991)

2.) İlahi ikaz aslında ilahi merhamettir. Zira insan sevdiklerini olası tehlikelere karşı uyarır.  Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Allah (cc) iyiliğini dilediği kulunun cezasını dünyada verir. Fenalığını dilediği kulunun cezasını da, kıyamet günü günahını yüklenip gelsin diye, dünyada vermez.”(Tirmizî, Zühd)

3.) Bir öğretmen çalışkan, düzenli ve ahlaklı talebe ile tembel ve haylaz olanı aynı tutar mı? Bir işveren sadık ve çalışkan işçi ile tembel, uyuşuk ve hain işçiyi aynı tutar mı? Bir ebeveyn itaatkâr, saygılı ve yüz akı evladını, âsi yüz karası ve baş belası olan ile bir tutar mı? Elbette âdil-i mutlak ve mülkün sahibi olan Allah’ta Salih ve itaatkâr kulunu kâfir ve müşrik olanla aynı tutmaz, tutmayacaktır.

4.) Bizim yüz m² bir ev veya dükkânımızdaki kiracı bir ay kira vermezse uyarırız. İkinci ay vermezse tartışırız. Üçüncü ay vermezse onu mülkümüzden dışarıya atarız. Biz, birazcık olan mülkümüzün kirası için bir karşılık bekliyoruz ki, hakkımızdır. İşte uçsuz bucaksız yeri, göğü ve içindekileri bize ihsan eden Rabbimiz de, buna karşılık bizden kulluk istemektedir. Nimetlere karşılık şükredip kulluğun hakkını vermek de rabbimizin bizdeki hakkıdır. Aksi halde birkaç uyarıdan sonra bir felaketle helak edebilir.

5.) Binaların sağlam yapılması, malzemeden çalınmaması, zemin etütleri ve yapı kontrollerinin eksiksiz yapılması konusundaki uyarılar elbette önemlidir. Ancak mülkün sahibini devre dışı bırakacak şekilde yapılan yorumlar en az o felaketler kadar felaket bir gaflettir. Corona, Ebola vs. virüslere, sel, heyelan vs. felaketlere karşı tedbirleri alalım. Ancak dünyalık felaketlere karşı bin bir tedbir alırken, ebedi olan cehenneme düşme ve cenneti kaybetme tehlikesine karşı tedbir almamak, depremden de virüslerden de, kuraklık, kıtlık, vs. tehlikelerden de çok daha büyük bir felakettir. Mevla’m ders ve ibret almak nasip eylesin. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…