-Eski bir yazım ama günümüzün tartışmalarını aydınlattığından tekrar yayınladım.-

Türkiye'nin İran’la bir mücadele içinde olduğu artık aşikar. Fakat çoğu kişinin görmediği Türkiye'nin Suud’la olan mücadelesi. İran, Şii dünyasının tartışmasız lideri iken Sünni dünyasının lideri ortalıkta bulunmamaktadır. Bu durum Sünnileri sahipsiz kılmaktadır. İşte burada Suud devreye girmekte ve Sünni dünyasının liderliğine oynamaktadır. Hatta Mısır operasyonu bile Sünni dünyasının liderliğini Mısır’a kaptırmamak için yaptığı bir operasyondu. Fakat Suud’un Vahhabi olması Sünnilerin onlara karşı mesafeli bir tutum izlemesine neden olmaktadır.

Suud'un İhvan ve Hamas'a karşı olan düşmanlığı da geleneksel Vahhabi refleksleri ile açıklanabilir. Çünkü bu iki oluşumun içinde olan alimlerde Sünni refleksi güçlüdür.

Suud’un en büyük rakibi olan Türkiye'nin, geçmişten gelen bir miras ve deneyimi de bulunmaktadır. Bu nedenle Suud, Türkiyeyi bölgeden uzaklaştırmak için bir çok kumpasın içine girdi. İşid, el-Kaide gibi örgütlerin arkasında Vahhabiler ve Suud olduğu söylenir. el-Kaide ve onun türevleri olan Selefi örgütler; Somali ve birçok yerde Türkiye'nin oluşumlarına saldırarak bölgeyi Türkler nüfuzundan temizleyip Suud’u yerleştirmeyi ve Suud'u Sünnilerin meşru hamisi haline getirmeyi hedefler.

İşid her ne kadar ırakta ilerlediyse bu oyunların yeniden kurulması demektir. İran buna büyük bir karşılık verecektir. Muhtemelen Hizbullah’ı veya onun türevlerini (İşid’e karşı daha sonra Haşdi Şa’bi’yi kurdu) bölgeye sevk edecektir. Aslında sevk edilen Hizbullah – Haşdi Şa’bi değil doğrudan İran ordusudur.

Türk liderler de bölgeyi iyi okumadığından Arap ülkelerine Kürt ve Türk ekseninden bakarken, Sünni Arapları unuttular veya ihmal ettiler.

Türkiye'nin bölgede etkin olmak, Sünnileri Suud'a kaptırmamak için Sünni kartını kullanması gerekir. Bu kartı kullanmadıkları takdirde başkaları kullanacak ve Türkiye hem yalnız kalacak ve hem de korktuğu tüm felaketler başına gelecektir.

Bugünkü dünyamızda halklar, orduların yapamadığını yapmaktadır. Geçmişte Musul'da yapılan halk oylamasında bölgenin Kürt, Türk ve Arap halkı Türkiye cumhuriyetini tercih etmedi mi? Akıllı olmazsak bugün bir filim gibi izlediğimiz Suriye ve Irak olayları ülkemizde de başlar... En iyi savaş taktiği,savaşı kendi topraklarında yapmamaktır.

KATAR MESELESİ

Katar'a verilen desteği eleştirenler, bir sonraki hamlenin Türkiye olacağını görmüyorlar.

Türkiye, Katar'ı destekleyerek kendisine yönelebilecek olan tehlikeyi şimdiden Katar üzerinden kesmeyi amaçlamıştır.

Bu riskli bir siyasettir.

Batabiliriz de çıkabiliriz de

Ama bu hamleyi yapmadığımızda Katar'ı kendilerine katanlar karşısında çaresiz kalıp, isteklerine boyun eğebilirdik. Bu isteklerin görünür şekli Hamas ve İhvan olsa da asıl mücadele İran ve Suud mucadelesidir. Geri planda Abd'nin petrol paralarına konma isteği, daha arka planda dünyayı yöneten küresel güçlerin dünya haritasını yeniden çizme ve böylece nüfuz ve güçlerini bir yüzyıl daha uzatma projesidir.

Sisi'nin Katar ambargosuna Türkiye'yi de dahil etmek istemesi, ambargo'nun gerçek amacının Türkiye olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Zaten abd her zaman sol gösterip sağ vurur...

Hedef İran deyip, Türkiye'ye yönelebilir..

Çünkü hedef İran olsaydı Katar'a ambargo uygulayarak kendilerini zayıflatmazlardı...

Üstelik, İran yanlısı örgütleri değil de diğer örgütleri terörist ilan etmezlerdi.

Kılıçdaroğlu'nun yürüyüş yapmak istemesiyle süreç başlatılacak herhalde...

Hedef büyük...

Büyük Devletler, her zaman son kozlarını ve jubilelerini Ortadoğu'da yapmışlardır...

Şimdi sırada ABD var...