Geçenlerde bir televizyon kanalında Hasan Basri Yalçın'a sunucu "Rusya neden Türkiye'nin Afrin'de başarılı olmasını istemez" diye bir soru sordu.
Hasan Basri çok yalın ve net bir cevap verdi bu soruya: "Çünkü Rusya Türkiye değil."
*
Evet, ne Rusya Türkiye, ne İran ne de başka bir güç. Her ne kadar Türkiye Suriye sahasında mikro ittifaklar kuruyor ve mevzi işbirlikleri geliştiriyorsa da gün sonunda adımlarını dikkatli atmak ve tek başına olduğunu bilmek zorunda.
*
Bu Türkiye'nin geçmişte olduğu gibi aşırı ihtiyatla önüne çıkan fırsatları geri tepmesi anlamına gelmiyor elbette. Türkiye şu anda Suriye'de bir fırsat yakalamış durumda. Suriye'de Türkiye'yi aşan ve fakat Türkiye'nin dışarıdan seyirci kalamayacağı bir güçler savaşı var. Türkiye bu savaşta kendi ulusal güvenliğini ve bölgenin huzurunu temin etmek adına adımlar atıyor. Atmaktan başka çaresi de yok.
*
Türkiye'nin sahadaki varlığı meşru bir varlık. Diğer hiçbir gücün böylesi bir meşruiyeti yok. ABD 10 bin kilometre öteden gelip Suriye'de ne arıyor? Peki ya Rusya? İran'a ne demeli? İsrail ve hatta Fransa fırsat bulur bulmaz Suriye denkleminin önemli bir parçası olmaya çalışıyor?
*
Elbette bu mücadelede sahip olduğumuz askeri kapasite ve stratejik birikim belirleyici olacak. İşte Afrin'e giden İran destekli milis güçlerin nasıl önünün kesildiğini gördük. Karşımızdaki şer güçlerinin de bu olayı nasıl kapsamlı bir operasyon olarak tezgâhladıklarına da şahit olduk.
*
Fakat Türkiye bu oyuna gelmedi. Erdoğan'ın stratejik aklı ve kararlılığı bir kez daha devreye girdi ve karşımızdaki unsurların ittifak yapmasının önüne geçti.
*
Bu gün Türkiye için en temel mesele sınırlarının terörden arındırılmasıdır. Türkiye bunu yapabilecek güç ve motivasyona sahiptir. Çünkü Türkiye'nin şu anda en büyük sermayesi siyasi iradenin kararlılığı ve toplumun bu iradeye verdiği destektir.