Ülkemiz, Barış Pınarı adını verdiği bir askeri operasyon ile yeniden Suriye topraklarına girdi. Konumuza geçmeden önce genel bir kaç ilke ve çerçeve belirlemekte fayda var.
1- İslam barış dinidir ve barış temelli bir hayat tesis etmeye çalışır. Anlaşmazlıkları müzakere yoluyla düzeltmeyi tercih eder ve sorunların savaşarak çözülmesine karşıdır.
2- Müslüman, barışın ve hayatın yılmaz savunucusudur. Yani savaşı ve ölümü sevmez. Bütün yollar kapanıp mecbur kalmayana kadar da savaşmayı tercih etmez. Kendisine düşman olan ve zarar verenlerle bile barış zemini oluşturmaya gayret eder.
3- Nihayet savaştan başka bir çözüm kalmadığında ise gereğini yapar ve kahramanca savaşır.
4-  Savaş kaçınılmaz olursa islam savaşa bir hukuk belirler. Kadın, yaşlı ve din adamlarına karışmaz mesela.
5- Üstelik savaşta galip bile gelse eman dileyene, teslim olana ilişmez, onları öldürmez. Kin ve intikam hırsı ile hareket etmez.
6- Allah; insanları yaratılışta eş, dinde ise kardeş kılmıştır. Yani hiçbir insan doğuştan getirdiği özelliklerden dolayı övünmeyi de yerinmeyi de haketmez. Velhasıl senden olan otomatik iyi, öbüründen olan otomatik kötü değildir. Haketmeyene toptancı bir mantık ile ceza sistemi uygulamaz.
7- Toplu ve kitlesel ölümlere cevaz vermez. Bu tür yöntem ve silahların kullanımına onay vermez.

Gelelim konumuza:
İslam toprakları yüz yıllardır, Ortadoğu on yıllardır, Suriye ise sekiz yıldır bile-isteye bitmeyen bir savaşın içindedir. Buralar yaralanmıştır ve bu yara sürekli kanatılmaktadır.
Ne zaman bu topraklarda insanlar barışı ve huzuru yakalasa hep bir şeyler olur ve bu topraklar yeniden kaosa terkedilir.
Bütün uluslararası ülkelerin proje ve tatbikat merkezi hep buralar oldu.
Bir taşla bir kaç kuşun avlandığı bir mesire alanı, denge ve güçlerin çarpıştığı bir dövüş pisti, ölenin de öldürülenin de umursanmadığı bir arena oldu.
Kahkahaların İngilizce, Fransızca, Almanca; ağıtların ise Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça yükseldiği bir coğrafya yani.
Bu yüzden burada çıkan her savaş bize dokunacak ve ölen her insan bizim insanımız olacaktır. Buna eyvallah.
Lakin bu savaşı Türk-Kürt, Türk-Arap, Türkiye-Suriye savaşı gibi göstermeye çalışmak büyük bir yanılgıdır. Dahası böyle düşünmek, sizi bu oyunun ve tuzağın bir parçası yapar.

Bu coğrafyalarda, amerikanın ve türevlerinin uşaklığını yapmak bir ırk meselesi değil, ahlak meselesidir.
Adının Kürt, Türk, Arap, Fars olması farketmez. Bunu kendi kardeşimiz bile yapsa hain olur ve cezayı hakeder.
Buralarda Amerika' ya veya herhangi bir ülkeye güvenerek hareket edenlere prim ve fırsat verilmemelidir.
Dahası buralar kendi coğrafyasını başkasının emriyle kana bulayanlara teslim edilmeyecek kadar kıymetlidir.
Ve bu konuda sadece ülkemiz değil, inisiyatif alan herkes ümmetin duasını ve övgüsünü hakeder.

Allah; tevhid ve şirk mücadelesinde doğru tarafta olmayı nasip etsin.
Yanlış tarafta olanlara hidayet ve basiret versin, hidayete kapalı olanları kahru perişan etsin.
Ümmetin umudu olan ülkemizi mahcup etmesin.
Bu operasyon zaferle ve zayiatsız bir şekilde son bulsun.
Bu harekatı, bölgenin huzuruna vesile kılsın.

Selam ve dua ile.