Hayatta ulaşmak istediğimiz şeyler vardır hep.
Arzuladığımız şeyler vardır.
Çok sevdiğimiz tatlar vardır, anlar vardır.
Anılar vardır, çok hoşumuza giden; hatırladıkça her an.
Ben şekeri çok severdim eskidenmesela, çikolatayı çok severdim.
Daha küçükken ağzıma doldurur çay şekerini; ağzımda eriyince yenisini doldururdum tekrardan.
Çikolataya ölürdüm.
Hayatta tat diye bir şey varsa o da çikolataydı.
Sonra değişti bir zaman sonra.
Şekeri azalttım çayda ilkin.
Sonra biraz daha…
Sonra, bugün ilk defa şekersiz çayın içilebildiğini hissettim.
Hatta şekerin artık rahatsız ettiğini hissettim.
Hasılı düne kadar "tat" benim için şeker iken bugün hiçbir şey ifade etmedi.
Çok sevdiğim çayı üçüncü bardaktan sonra anlamsız bir sıvı gibi hissettim.
Olamazdı böyle bir şey.
Ama oldu.
Öyleydi zaten; sadece ben öyle olduğunu bilmiyordum.
Biliyor musunuz bu çayla birlikte oturdu bende artık birçok şey.
Yani demem o ki, dünyevi tüm idealler böyledir.
Şartlarınız veya saplantılarınız gereği çok istersiniz.
Hazır bulunuşluğunuzlailigili yani.
Ama şartlarınız değişince öyle olmadığını görürsünüz.
Biraz daha ötesini diyeyim diyeceğimin.
Peşinde koştuğunuz dünyevi şeylerin hepsi hikaye.
Bunu ben keşfetmedim.
Esasen böyle.
Hep sıralanır ya; makam, mevki, para vs.
Bunların hepsi böyle.
Bakın kesin bir şey söyleyeyim.
Bir gün dünyevi tüm koşturmalarımızdan pişman olacağız.
Tüm tatlarımız bitecek.
Tüm ideallerimiz boşa düşecek.
Peşinde koştuğumuz müdürlük,
Kazandığımızda haz aldığımız kâr oranı,
İsmimiz çıktığında sevinçten havaya uçtuğumuz adaylığımız,
En vurucu cümleyi kurduğumuzda aldığımız beğeniler,
Çok güzel konuştuğumuzda aldığımız alkış,
Çok güzel evlerimiz, arabalarımız, dükkânlarımız, üst başlarımız.
Hoşumuza giden tüm tatlar yani.
Geriye sadece yaptığımız güzel işler kalacak.
"Varsa" sadece onların bir anlamı olacak.