Çok etkileniyoruz.
Çok vuruluyor ve yara alıyoruz.
Gemi her gün biraz daha su alıyor.
Kapitalizm bir ahtapot gibi herkesi sararken, kaçmak ve kurtulmak cidden çok zor.
Mahalle baskısı dedikleri şey herhalde bu olsa gerek.
Yada çoğunluğun azınlığa galebe çalması.
Hal böyle olunca akıl ve mantık da vahyinin önüne geçiyor.
Yâda geçiriliyor.
Dün” Müslümanlar her şeyin en iyisine layık” diyenler, bugün o “en iyisine” ulaşmış durumdalar!
Öyle ki, bunun üzerinde halay çekerek debelenip durmaktadırlar.
Kelime manası “alçak” olan bu dünya’nın içinde “en iyisi” diye tabir edilen şeyin ne olduğunu cidden ben de merak ediyorum.
Burası dünya ise, içindeki “en iyisi” ahirete ait, ahiretlik olan olmalı değil mi?
Yâda ben mi yanlıyorum!
Bakın rivayete göre Hz. Ömer (r.a) sessizce Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in dinlenmekte olduğu odaya girer ve bir an çevresine göz gezdirir.
Tavana asılmış kuru bir deri bir torbanın içinde bir kaç kg. arpa, duvara dayalı bir kaç ağaç yaprağı ve yerde Peygamberimiz (s.a.v) in üzerinde uyumakta olduğu hurma lifinden örülmüş kaba bir hasır.
Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer’in hıçkırıkları O’nu uyandırır.
Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayretle sorar.
Ey Hattab Oğlu neden ağlıyorsun?
”Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar kisralarını saraylarda yaşatırken, bizanslılar kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin.
İzin ver, bizde seni.
Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın elçisi, gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işaretiyle keser ve “"İstemez misin ya Ömer, dünya onların, âhiret de bizim olsun." buyurdu.
Dünyalık arzularını tatmin edenlerin, “Müslümanlar her şeyin en iyisine layık” sözü çok masum ve samimi bir söze benzemiyor.
Hayat önderimizin yaşam tarzı ve dünyaya bakışı çok açık.
Kimse bizi aldatmaya kalkmasın.
Kendir arzularını tatmin etmek için bizi kullanmasın.
Gitsin az illerde tatmin etsin o doymaz nefsini!
Müslümanlara gelince, onlar ancak ahiretteki güzelliklere tabi olanlardır.