Bir bayram daha bitti. Bu bayram diğer bayramlardan farklı olarak belki de içimizin burukluğu bizi daha da yarım bıraktı.
6 Şubat’ta hepimizi derinden etkileyen asrın felaketinin ardından kaybettiklerimizin acısı bir defa sızlattı yüreğimizi. Üzülerek söylemek gerekiyor ki, bu felaket hiç yaşanmamış gibi halen bu konuyu unutmaya çalışanlar sadece kendilerini aldatıyorlar. Milletçe yaraların beraber sarılmaya başlandığı bir dönemdeyiz ve en azından bu bayram üzerimize düşen ibadet görevimizi yerine getirmek, acıları olanların bir nebze daha yüreğine su serperek kaybettiklerimizi anmak yerine hepimiz bir tatil furyasının peşinde alıyoruz soluğu. Ne yazık ki insanoğluyuz ve her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Hepimiz fıtratımızın gereğini yaşıyoruz belki de. "Derviş biri suya düşen akrebi kurtarmak ister, elini uzatınca akrep sokar; derviş tekrar dener, akrep yine sokar. Bunu görenler dayanamaz dervişe: "İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin." der. Dervişin cevabı mânidardır: "Akrebin fıtratında sokmak var, benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek; o fıtratının gereğini yapıyor diye ben niye fıtratımı değiştireyim! Bu kıssa her zaman hayatımızın bir yerinde olmalı bence, hepimiz ayrı yaşam ve farklı hayatlar sürüyoruz. Bazen bazı şeyler karşısında da hepimiz fıtratımızın gereğini yapıyoruz ama bazen acılar paylaşmayı yaraları bir süre daha sabırla sarmayı gerektiriyor. Allah bizleri iyilikten ve doğru yoldan ayırmasın, Selametle.