Ülkemizde her insanın anladığı üç tane konu vardır:
Biri siyaset, biri din, diğeri futbol!
Bu üç konuda eğitim seviyesi, yaşı, cinsiyeti ne olursa olsun mikrofon uzatılan kişi dakikalarca vaz-u nasihat edebilir.
Belli bir usul, yöntem, bilgi birikim olmadan görüşünü ortaya koyabilir.
Kimi isabetli, kimi isabetsiz binlerce görüş serdede-bilir.
Geçtiğimiz günlerde Nurettin Yıldız Hoca ile ilgili yeni bir kampanya dalgası başlatıldı.
Daha önce de bir deneme yapılmış, bazı şehirlere girişi bile engellenmişti.
Hatta Gaziantep de bu illerden bir tanesiydi maalesef.
O dönemlerde her ne kadar kampanyayı yürütenler geri adım atmasa da kamuoyu vicdanı Nurettin Hoca' yı pakladı ve hoca vaazlarına geri döndü.
Son olayda da kendi izahı ile 116 saatlik dersten 20 saniyeyi cımbızlayarak yeni bir kampanya başlatıldı.
Nurettin Hoca; adeta kadına şiddeti savunan, şiddet yapılmasını meşru gören biri olarak ilan edildi.
Oysaki Nurettin Hoca'yı tanıyanlar onun nahif bir kişilik sahibi olduğunu söylüyorlar. Hocanın komşusu olduğunu bildiğin birisi hocanın çok nazik, hanımlarına ve çocuklarına karşı çok müşfik bir kimse olduğunu birinci ağızdan iletti.
Konusu "kadınlar" olan 116 saatlik bir dersin kırpılan kısımlarında hoca şu cümleleri zikrediyor: "Eğer bir iffetsizlik durumu varsa ve erkek dayanamayıp kadınına birkaç fiske atarak bu olayı geçiştirirse; bu, kadın için bir nimettir".
Şimdi öncelikle şunu belirtelim ki biz hocanın avukatı değiliz. Hocanın hata yapmayacağını da iddia etmiyoruz. Lakin bir insanı mahkûm edecekseniz konuşmanın siyak ve sibakına bakmanız lüzum eder.
Burada normal şartlardan, yolunda gitmekte olan bir evlilik veya karı koca ilişkisinden bahsedilmiyor.
"Ortada bir iffetsizlik varsa ve bu iffetsizlik kocanın kulağına geliyor, koca da kadını ile ilgili dayanamayıp, kendisine hâkim olamayarak bir iki fiske atarsa" deniyor.
Yani ortada olağandışı bir durum var ve bu durumda hukuk nasıl işler? Sorusunun cevabı aranıyor.
Bu konuşma birilerine öyle malzeme oldu ki; bunlar her ne kadar çok az kesimi temsil etse de sesleri çok çıktı.
Sosyal medya uzmanlarının marifetiyle bir anda bir kampanyaya dönüşü verdi.
İlgili ilgisiz, bilgili bilgisiz herkes bu konuda yorum yapmaktan geri durmadı.
Bazıları içlerindekini kustular, ağızlarından çıkarttıkları salyalarla hocayı ve hocanın indinde dini yine incittiler, aşağıladılar.
Oysaki bu kampanyayı yürüten insanların birçoğu sorunlarını şiddetle çözen ve her seferinde şiddete başvuran kimselerdir.
Nurettin Hoca ise çevrendekilere hiç şiddet uygulamamış, uygulamayı da doğru bulmamıştır.
Ama gelin görün ki bugün Nurettin Hoca sanki kadına şiddeti savunan, onunla ilgili kampanya yürütenler de sanki kadınların haklarını savunanlar olarak ortada durmaktadır.
Fitne ve yalanın hızla yayılma karakteri vardır. Eyvallah. Ama hamdolsun ki uzun süre sürdürülemez bir tabiatı da vardır.
İnsanlık var olduğundan beri fitne ve fesadın yayılması neticesinde ortaya çıkan acı ve çarpıcı örnekler mevcut maalesef.
Daha önce diğer hocalar aleyhinde yürütülen kampanyalara şahit olduk.
Kampanyalar başarılı olduğunda bir sonraki adımda İslam’a ve İslam’ın değerlerine hakaret edildi.
Hocalar da insan ve doğal olarak bazen maksadını aşan ifade ve beyanlarda bulunabilirler.
Hele de bu kadar çok konuşmak zorunda kalan ve insanlara ulaşmak için medyayı kullanan hocaların konuşmaları cımbızladığında bu hoca değil, her kim olursa olsun daha spekülatif sonuçlar ortaya konabilir.
Hatırlanırsa Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bir klip yapılmış ve klip te Kılıçdaroğlu kendisinin rüşvet yiyen bir kimse olduğunu, Tayyip Erdoğan' ı ise çok çok sevdiğini söylüyor.
Demek ki kamuoyu önünde yapılan konuşmaları oradan buradan kırpıp yan yana getirdiğinizde kastedilenin tam tersi sonuçlar ortaya konabiliyor.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu'nu, Recep Tayyip Erdoğan'ı seven bir adam haline getirebiliyorsunuz.
Yahut dini ve insanları çok seven birini; din ve insan düşmanı, din düşmanını ise dindar biri haline getire-biliyorsunuz.
Dolayısıyla olayın tamamına vakıf olmadan yorum yapmamalı, insanları mahkûm etmemeli, hocaları yargılamamalıyız.
Bu en basit manada bizi ruz-i mahşerde mahcup edecek ve hesap vermemiz oldukça güç olacaktır.
Selam ve dua ile