Sahi adı neydi?

Sayın seyirciler, şimdi haberler:
"Yabancı uyruklu bir çocuğun intihar ederek hayatına son verdiği bildirildi!"
"Mezarlığın kapısında boynuna kemer geçirmek suretiyle kendisini öldüren çocuğun Türk vatandaşı olmadığı ortaya çıktı!"
"Arkadaşları ve öğretmeni tarafından dışlanan ve dokuz yaşında olduğu tespit edilen yabancı uyruklu bir erkek çocuğu intihar etti!"
"Geçen gün mezarlığın kapısında intihar eden çocuğun Suriyeli olduğu ortaya çıktı!"
- Evet sayın seyirciler, şimdi de magazin haberlerine geçiyoruz.
"Bilmem kim, hastalığı çabuk atlatıp, kendisinden otuzbeş yaş küçük sevgilisiyle İstanbul gecelerine aktı..."

Bi dakika yahu!
Ne oluyoruz?
Dokuz yaşında bir çocuk intihar mı etti?
Doğru mu duydum?
Dokuz yaşındaki bir çocuk hangi ara öğrendi ki intihar etmeyi?
Bisiklet sürmeli, misket yuvarlamalı, topa vurmalı değil miydi o yaşta?
Kimse ona kemerin boğaza değil, bele bağlanması gerektiğini öğretmedi mi?
Yoksa salıncak falan mı sandı sallanan o ipi?
Kendini yakarak feda eden adamın Arap Baharı başlatması gibi bir çığır açma sevdasına mı düştü yoksa?
Arkasında kim var acaba?
Rockefeller mi, Soros mu?
Yoksa bu bir proje mi?

Benim aklım tüm bunları almadı, sen söyle çocuk!
Öyle değilse bir çocuk bunu niye yapsın ki?
Yaşadıkların ne kadar ağır olabilir ki?
Daha bu yaşta hangi altından kalkılmaz yükler edinmiş olabilirsin ki?
Neymiş öğretmen hakaret etmişmiş, sınıf arkadaşları dalga geçmişmiş!
Yok, daha neler!
Böyle şeyler olmuş olabilir mi?
Bunlar gerçekten doğru olabilir mi?
Hangi insanın yüreği bu kadar kararmış olabilir ki?
Hiç görmediğin memleketin yüzünden kim seni aşağılamış olabilir ki?
O değil de şimdi sen bize ne kadar ağır bir yük yükledin böyle be çocuk.
Biz hesap yerinde "kendisini henüz dokuzunda asan çocuğun memleketinde oturanlar hesap için öne çıksın" diye anons edildiğinde ne yaparız?
Hangi yerin dibine girer, hangi ağacın arkasına saklanırız?

Doğru ya eğer Suriyeli isen;
Savaşırsan "terörist", kaçarsan "korkak."
Çalışırsan ekmeğimize göz koyan, çalışmazdan tembel sülük.
Gülersen "umursamaz", yas tutarsan "ezik."
Parklarda otursanız "işgalci", eve kapansanız "yabani".
Aç gezince "sefil", tok gezince "gözü doymaz."
Düzgün giyinince "bu mu mülteci?", pejmurde giyinince "dilenci!" 
Ülkenizde kalsanız bir türlü, hicret etseniz bir türlü olursunuz değil mi?
O yüzden sana bu tatlı hayat bırakıp gitmek, kalmaktan daha cazip geldi öyle mi?
Bunca oyuncağı burada bırakıp, toprağın altına gitmek daha sevimli geldi öyle mi?
"Ben ölmek istiyorum, ölünce belki Allah orda bize ekmek verir" diyen arkadaşın gibi düşündün öyle mi?
"Ölmek istiyorum, belki orda kimse beni aşağılamaz, kimse benimle dalga geçmez" dedin öyle mi?

Tamam çocuk, sanırım sen haklısın.
Git öyleyse.
Sana "gitme" demeye de, "kal" demeye de yüzüm yok zaten.
Bir daha kimse sana böyle davranmayacak diye söz de veremem.
Zira artık güvenemiyorum burdakilere.
Teminat veremiyorum.
Zira sizi ülkemizden kovacağını söyleyerek siyaset yapanların oyları artıyor.
Yani ben de korkuyorum artık be Nail.
Bu arada, şikayet etme de demeyeceğim.
Orda bizim için kötü şeyler söyleme demeyeceğim.
Şikayet Et, olur mu?
Hepimizi şikayet et.
Hepimizi bir bir şikayet et.
Ahmet Yasin gibi!
Aylan bebek gibi!
İmran gibi!
Esma gibi!
Yemen kamplarında açlıktan ölen yavrular gibi!
Doğu Türkistan' da annelerinden koparılan kuzular gibi..

Selam ve dua ile.