Narin'in Cansız Bedeninin Bulunduğu Derede 17 Yıl Önce Muhammed de Bulunmuştu
Diyarbakır’da kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeni, 19 gün süren aramalar sonrasında Eğertutmaz Deresi'nin kenarında bir çuval içinde bulunmuştu. Bu acı olayın yankıları sürerken, aynı dere 17 yıl önce de benzer bir trajediye tanıklık etmişti. 9 yaşındaki Muhammed Çelikbilek’in cesedi, yine bu derede, ağaçlara takılmış halde bulunmuştu. Bu iki olay arasındaki çarpıcı benzerlikler, şüpheleri artırmış durumda.
Narin’in cansız bedeninin bulunmasıyla beraber, 17 yıl önce yaşanan Muhammed’in ölümüne dair soru işaretleri tekrar gündeme geldi. Muhammed’in babası Abdülhakim Çelikbilek, oğlunun boğulma sonucu hayatını kaybettiği iddialarına her zaman şüpheyle yaklaştığını belirtti. Bu son olay, baba Çelikbilek'in şüphelerini daha da güçlendirdi.
Olayların Arka Planı: Narin ve Muhammed’in Trajik Sonları
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolan Narin Güran’ın cesedi, evine yalnızca 1.5 kilometre uzaklıktaki Eğertutmaz Deresi’nin kenarında bulundu. Köyde yaşayan Nevzat Bahtiyar, amca Salim Güran’ın talimatıyla Narin’in bedenini dere kenarına attığını itiraf etti. Ancak, Narin’in ölüm sebebi ve olayın detayları hala net değil.
Muhammed Çelikbilek’in durumu ise farklı bir trajedi. 17 yıl önce, şehir merkezinden kaybolan Muhammed, derede ağaçlara takılmış halde bir çoban tarafından bulundu. Babası, oğlunun bulunduğu yer ile evleri arasındaki 25 kilometrelik mesafeyi, Muhammed’in tek başına kat etmesinin imkansız olduğunu söylüyor. Bu sebeple, Muhammed’in boğulma sonucu öldüğüne dair resmi açıklamayı hiçbir zaman kabullenemedi.
Muhammed’in Babasının İddiaları: Oğlum Tek Başına Gidemezdi
Abdülhakim Çelikbilek, oğlunun Diyarbakır şehir merkezinde kaybolduğunu ve cesedinin 25 kilometre uzaklıktaki dere kenarında bulunmasının şüphe uyandırdığını belirtti. Olayın boğulma olarak kayıtlara geçmesine rağmen, baba Çelikbilek olayın tekrar incelenmesi gerektiğini düşünüyor. Özellikle Narin Güran’ın cansız bedeninin aynı bölgede bulunmasından sonra, Muhammed’in ölümüne dair şüpheleri daha da artmış durumda. Baba, olayın DNA testi ile detaylıca araştırılmasını talep etmesine rağmen, şimdiye kadar hiçbir başvurusuna yanıt alamadığını ifade ediyor.
Aynı Dere, Aynı Acı: İki Çocuğun Ortak Kaderi
Muhammed ve Narin’in cesetlerinin aynı derede bulunmuş olması, iki olay arasındaki bağlantı ihtimalini gündeme getiriyor. Muhammed’in babası, oğlunun kaybolduğu günle ilgili resmi açıklamaların yetersiz olduğunu savunuyor. Aynı derede 17 yıl arayla iki çocuğun benzer şekilde bulunması, ailelerin ve kamuoyunun şüphelerini derinleştirdi.
Çelikbilek ailesi, Narin’in cesedinin bulunmasıyla birlikte, oğullarının ölümüyle ilgili gerçeklerin gün yüzüne çıkarılmasını istiyor. Acılı baba, “Bu mesafeyi oğlum tek başına gidebilecek biri değildi,” diyerek, olayın başka bir boyutunun araştırılmasını talep ediyor.
İki Olay Arasında Bağlantı Olabilir mi?
Her iki olayda da benzer unsurlar dikkat çekiyor: kaybolan çocuklar, aynı dere, uzun arama süreçleri ve şüpheli ölümler. Özellikle Muhammed’in babası, oğlunun boğulduğuna dair iddialara hiçbir zaman inanmadı ve olayın yeniden incelenmesini istedi. Şimdi, Narin’in ölümünün ardından, bu şüpheler daha da güçlenmiş durumda.
Yetkililerin, her iki olay arasındaki olası bağlantıyı derinlemesine araştırması, sadece acılı aileler için değil, toplumun güvenliği açısından da büyük önem taşıyor. DNA testi taleplerinin göz ardı edilmemesi ve bu trajik ölümlerin üzerindeki sır perdesinin aralanması gerekiyor.
Şüpheler Derinleşiyor
Diyarbakır’da aynı derede 17 yıl arayla bulunan iki çocuk cesedi, akıllara birçok soru işareti getiriyor. Muhammed’in ölümüne dair geçmişteki soru işaretleri, Narin’in cesedinin bulunmasıyla birlikte yeniden gündeme geldi. Her iki olayın da detaylıca araştırılması, sadece ailelerin acılarına cevap bulmak için değil, toplumun adalet duygusunu tatmin etmek adına büyük önem taşıyor.
Yetkililer, bu olaylar arasında bir bağlantı olup olmadığını araştırmaya devam ederken, halk şüpheyle olayları takip ediyor. Özellikle aynı dere boyunca yaşanan bu trajedilerin sıklığı, bölgedeki güvenlik önlemlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.