Bir ürüne veya bir mala rehin edenin izni bulununca, rehin bırakılan şeyden, rehin alanın yararlanması mümkün ve caizdir.
Vefâ yoluyla satış da rehin niteliğinde olduğu için alıcının bundan yararlanması mümkündür.
Mecelleyi şerh eden Ali Haydar Efendi bu konuda şöyle der: 'Mebî`in, yani vefâen satılan bir gayrı menkûlün menfaatlerinden bir bölümü alıcıya ait olmak üzere şart kılınsa, bu şarta riayet olunur.
Çünkü Mecelle`nin 83. maddesinde: "Imkân ölçüsünde, şer`-i şerife uygun bulunan şarta uymak gerekir" hükmü yer alır.
Meselâ, vefâen satılan bir fıstık bahçesi'nin fıstığı, satıcı ile alıcı arasında yarı yarıya paylaşılmak üzere, karşılıklı rıza ile mukâvele olunsa, bu mukâveleye göre amel edilmesi gerekir.
Ancak konuşulan menfaatlerin alıcıya ait olması şart kılınmadığı halde, alıcı o menfaatleri izinsiz olarak istihlâk etse tazmin etmesi gerekir.
Çünkü vefâen satılan maldan meydana gelen mahsûle alıcı mâlik olamaz.
Ancak satıcının mübah ve helâl kılmasıyla istihlâk etmişse, satıcı bunu alıcıya tazmin ettiremez. Mahsûl, alıcının haddi aşması veya kusûru bulunmaksızın telef olsa, tazmin gerekmez. Ancak telef olan miktar kadar borçtan düşülür.
Borç para bulmaya veya bir borcu ertelemeye yönelik bu gibi çareler, Ebû Hanîfe ve Imam Şâfiî`ye göre, yararlanma akit sırasında şart koşulmaması kaydıyla caizdir.
Rabbim cümlemizden razı olsun inşallah.