Kal-u Belada soruldu : Rabbim kim?

Ben cevap verdim : Rabbim Allah' tır.

Önce bir damla su, sonra embriyo, sonra et, sonra insan oldum.

Yedi kat karanlığın içinden kendisi ışıkları olan lakin içindekilerden bazılarının kapkaranlık olduğu bir dünyaya açtım gözlerimi.

"Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.

Işığı gördüm, korktum.

Ağladım...

 

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.

Karanlığı gördüm, korktum.

Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi.

Yine ağladım...

 

Yaşamayı öğrendim.

Doğumun, hayatın bitmeye başladığı

an olduğunu;

aradaki bölümün,

ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim!

Düşündüm, düşündüm...

 

Zamanı öğrendim.

Yarıştım onunla.

Zamanla yarışılmayacağını,

zamanla barışılacağını,

zamanla öğrendim...

 

İnsanı öğrendim.

Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu.

Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim...

 

Sevmeyi, güvenmeyi, sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,

Sevginin; güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim...

 

İnsan tenini öğrendim.

Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.

Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim...

 

Evreni öğrendim.

Sonra evreni aydınlatmanın yollarını,

Sonunda evreni aydınlatabilmek için;

önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim...

 

Ekmeği öğrendim.

Sonra barış için;

ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.

Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,

bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim...

 

Okumayı öğrendim.

Kendime yazıyı öğrettim sonra.

Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

 

Gitmeyi öğrendim.

Sonra dayanamayıp dönmeyi.

Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

 

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta.

Sonra;

kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği

fikrine vardım.

Sonra da asıl yürüyüşün; kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım...

 

Düşünmeyi öğrendim.

Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.

Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim...

 

Namusun önemini öğrendim evde...

Sonra yoksundan namus beklemenin; namussuzluk olduğunu.

Gerçek namusun, günah elinin altındayken,

günaha el sürmemek olduğunu öğrendim...

 

Gerçeği öğrendim bir gün

Ve gerçeğin acı olduğunu.

Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim...

 

Her canlının ölümü tadacağını,

Ama sadece bazılarının

gerçek hayatı tadacağını öğrendim...

 

Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.

Olur ya; Kalp durur, Akıl unutur.

Bu sebeple ben dostlarımı ruhumla sevdim.

Çünkü O ne durur, ne de unutur..."

 

Selam ve dua ile.