İnsan nerden ve nasıl başlayacağını pek bilemiyor bu konuda. Çünkü konuyu kapsayan kişi, şahıs o kadar değerli, o kadar önemli ki kelimeler ile anlatmaya çalışsan belki ifade bile edemeyeceksin. İliklerine kadar özümseyip, onu aklının süzgecinden geçirip, kalbinin en değerli, en kıymetli köşesine koyup bir ömür ona bakakalıyorsun.
Değer vermek, kıymet vermek bu kelimeler sadece sözde kalmıyor benim için, ben öyle insanlara değer veriyorum ki, onları öyle özümsüyorum ki üzerimde emanet olarak bulunan canı bile verme düşüncesine kapılıyorum. Ailem olsun, annem, babam olsun onlar için elimin gücümün yettiği her şeyi yapmaya hazırım. Fakat insanın ailesi dışında da değer verdiği insanlarda var. Kardeşim dediği, iki gözüm dediği, başına taç ettiği insanlarda vardır. Samimiyetine inandığın, onunla beraber her şeyi yapabildiğin, maddi ve manevi anlamda, birlik ve beraberlik içinde hep hareket ettiğin insanlarda var.
Bu insan ister yanında olsun, ister gurbette olsun nerede olursa olsun konu sadakat ve fedakarlık olduğunda onun için yapmayacağım hiçbir şey yoktur. Ama o insan size karşı sessizlik ve üstü kapalı bir mod ile geldiğinde o an dünya başıma yıkılmış gibi oluyor. Adeta elim kolum ayağım kırılıyor. Zor gününde yanında oldum, aramızda ne kadar mesafe olsada ağladığı zaman ona omuz oldum. Keza bu dediklerimi o insanda yaptı. Fakat o insan kendini geri attığında, kendisinin unutturmak adına elinden gelen her şeyi yaptığı zaman şu sol tarafımda öyle bir yara açılıyor ki sanki bir şarjörde ne kadar mermi varsa hepsi bana isabet etmiş gibi oluyorum. Sen orda acı içinde kıvrılırken o sessiz kalmaya devam ediyor. Ve bu vurdum duymazlığıda benim ölümüm oluyor. Dedim ya işte beni en çok sevdiklerim yaraladı işte o da beni delik deşik etti. Varsın canı sağ olsun.