28 Şubat darbesine 19 yıl oldu. Bu kara leke yıllardır unutulmadı. Yapılmak istenen neydi, bugün bunu sorgulamak istiyorum.

Yüzde 98’i Müslüman olan bir ülkede, İslam’ın emrettiği bir farzı (başörtüsünü) yasaklamaktaki gaye neydi.

Bu ülkede devletin kurmuş olduğu milli eğitime bağlı olan imam hatiplerin kapatılmasını istemek, İslami eğitim veren vakıf ve derneklerin çalışmalarını engellemek, çamur atmak, halkın gözünden düşmelerini sağlamak, işlevsizleştirerek, kapılarınakilit vurarak birçoğunu da kapatmaktaki amaçları neydi.

Bunları yaptılar da ne oldu, ne kazandılar, ne kazanmak istiyorlardı.Deyim yerindeyse çok şeyler kazanmak istediler, fakat kazandıklarını düşündükleri bu zafer çok kısa sürdü.

Türkiye de yeni bir oluşum halkın rüzgârını da arkalarına alarak tek başına iktidar oldu. Bu oluşumla birlikte onların devlet üzerinde ki etkisi azaldı ve yaptıkları tahribatlar ortaya çıkmaya başladı.

28 ŞUBAT DARBESİNİN ÜLKEMİZE ZARARI

Yenişafak gazetesinin yayınladığı bilgiyi paylaşmak istiyorum. 28 Şubatın zararlarından bir kısmını paylaşalım.

1-Bu postmodern darbenin ülkeye maliyeti 381 milyar dolar oldu.

2-Bu dönemde bankalardan hortumlanan paraların toplamı 46 milyar dolar civarında

3- Başını büyük bir medyanın çektiği para aklama da kartel medya 428 milyon dolar kara para akladı.

4-İrtica gerekçesiyle kovuşturmaya uğrayan vali/kaymakam sayısı 281 kişi.

5-Darbe gerekçesiyle tüm Türkiye de fişlenen insan sayısı 6 milyon kişi.

6-1997-2001 yılları arası, kılık kıyafet nedeniyle soruşturmaya uğrayan öğretmen sayısı 33.272 kişi.

7-27 vakıf irticai faaliyette bulundukları sebebiyle kapatıldı.

8-1635 personel darbe sürecinde irtica suçlamasıyla TSK dan atıldı.

Kaynak yenişafak gazetesi

O günlerde ülkeye zarar veren bu kişiler kendilerine o kadar çok güveniyorlardı ki, çok büyük sözler ediyorlardı. Bu sözlerin en çok söyleneni “28 Şubat bin yıl sürecek”

Bu o günlerin meşhur bir deyimi haline geldi. “28 Şubat kanunları bin yıl sürecek” sözünü sloganlaştırıp dillerine doladılar. Yaptıkları bu zulmün uzun süreceğini düşünüyorlardı. Halkın kendilerini destekleyeceklerini düşünüyorlardı.

Ülkemiz insanı onların düşündükleri gibi değildi artık. 28 Şubat 1997’ den sadece dört yıl sonra, refah partisinden ayrılan Tayyip bey ve ekibi Akparti’yi kurdular. Yeni kurulanAkparti, Tayyip beyin liderliğinde çok güzel işler yaparak, halkın gönlünde taht kurdular ve yapıp ettikleriyle oylarını artırarak yüzde elliyi geçtiler.

O dönemde darbeyi destekleyen, darbecilerin yanında olan medyayı da unutmamak gerekiyor.

28 Şubat’ta darbeci zihniyete en çok medya (gazete ve televizyonlar) destek olmuşlardı.

Medyada bunu itiraf edenler oldu. Bu cesareti gösterenlerin başında Mehmet ali Birand ve İsmet Berkan geliyordu.

Hatta Gazeteci İsmet Berkan, meydanın 28 Şubat'taki rolünü çok açık bir şekilde şöyle ifade etmişti. 28 Şubat'ın ana aktörlerinden biri de medyaydı. Eğer medya darbecilere destek olmasaydı 28 Şubat başarılı olamazdı. Medya neredeyse gönüllü olarak psikolojik harekâtın parçası oldu. Hepimiz kullanıldık ve kendimizi kullandırdık. 28 Şubat sürecinde hepimizin günahı var.”

28 Şubat gibi kara günlerin tekrar yaşanmaması için uyanık olmak, hainlere fırsat vermemek gerekiyor. Ülkemizi daha iyi günlere taşımak hepimizin görevidir. Bu bilinçte olmalı, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmalıyız.