KOŞAR ADIMLARLA GELDİ KOŞAR ADIMLARLA GİTTİ
20. yüzyılın ülkemiz açısından kandil'lerinden biri olan Timurtaş Uçar hocam 17 yıl önce "20 ocak 2000" tarihinde rabbine kavuşmuştu. Hayatı boyunca islamı insanlara anlatmaya çalışan hoca, islam düşmanları tarafından, çileli bir yaşama maruz bırakılmıştı.
Kendisini İslama adayan, devamlı dik duran ve bir müslümanın hayatta Allahtan başka hiçbir şeyden çekinmemesi gerektiğini vaazlarında anlatan timurtaş hocam, bu anlattıklarını yaşayan bir kişiliğe sahipti.. Hanımı mevlüde hanımın tarifi ile "koşar adımla geldi koşar adım ile gitti"
TİMURTAŞ HOCAYI TANIYALIM
Timurtaş Uçar, 1944'te Elazığ'ın Sivrice ilçesi Uslu Köyü'nde doğdu. imam Hatip Lisesi'ni Elazığ'da bitirdikten sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne girdi. Ögrenciliği esnasında başladığı vaazlar dikkat çekti. Daha sonra Malatya vaizliği ve Muş müftü vekilliği yaptı.
Süleyman Ateş'in Diyanet İşleri Başkanı olmasından sonra 1976'da istanbul Müftü Başmuavini oldu. Şehzadebaşı ve Eminönü Yeni Camii'ndeki vaazları büyük ilgi gördü. 1979'a kadar her vaazında camiler doldu taştı. 1980 ihtilalinden sonra vaizlikten alınıp Beykoz Çavuşbaşı Köyü'ne imam hatip olarak tayin edildi. 1990'da Ümraniye İmes Camii'ne tayin edildi. Hocanın gittiği camiler, cemaatla doldu taştı. 1999 başında 32 yıl emek verdigi Diyanet isleri'nden emekli oldu. Ancak köşesine çekilmedi. Ülkemizde ve yurt dışında yer yer vaaz ve sohbetlerine devam ediyor irşad görevini yerine getiriyordu.
BU SUÇU HAYATIMIN SONUNA KADAR İŞLEYECEĞİM
Bu ülke o günleri de gördü. İslamı hassayiyetleri olan, bilgili, önder kişilikleri ve imamları sırf kuran okuyorlar, o, kuranı gerçek yapısı ile okunmasını sağlıyorlar diye, tutukladılar ve hapishanelerde işkenceye maruz bıraktılar. Öyle diyor merhum " islam ülkesinde kuran okuyoruz, okutuyoruz diye tutuklandık. İşkenceye maruz bırakıldık. Neydi suçumuz, Allahın kitabının müslümanlar tarafından, Allahın istediği şekilde vuku bulmasını sağlamak. Bu suç ise, ben"" bu suç'u hayatımın sonuna kadar işleyeceğim" diyordu.
Vaazlarında samimiyeti, ihlası, ahlakı ve kuranın ahkam ayetlerinin tamamını ön plana çıkaran timurtaş hocanın, elden ele dolaşan kasetleri bir döneme damgasını vurmuştu. Bir çok yerde bu kasetler dinleniyordu. Bu kuran düşmanlarının hoşuna gitmiyordu. Hocaya ve ailesine yapılan zulmü artırmışlardı. Hoca yılın bir kısmını nezarethanede geçiriyordu.
Bu zulümleri, Hoca'nın eşi Mevlüde hanımdan dinleyelim. Mevlüde hanım düzenlenen bir söyleşide 12 Eylül döneminde yaşadıklarını ve sıkıntılarla geçen yılları şöyle anlattı.
Timurtaş Hoca'nın hayatı boyunca her gittiği yerde vaazları nedeniyle sıkıntı yaşadı. Vefatına kadar 55 ayrı davadan yargılandı ve hepsinden beraat etti. 12 Eylül darbesini yapanların da hedefindeydi. Vaazları nedeniyle darbenin hemen ardından gözaltına alındı ve kendisinden aylarca haber alınamadı. “Bir sabah ezanının hemen ardından kapımızı kırarak gelip aldılar, aylar sonra kapımızın önüne bıraktıklarında çocuklarım bile kendisini tanımadı. Seslenmese ben bile tanıyamayacaktım” şeklinde konuştu.
GÖZ YAŞLARIYLA ANLATTI
O günleri anlatırken gözyaşlarına hâkim olamayan Mevlüde hanım anlatmaya devam ediyor, zil çalındıktan sonra kapıyı açmaya fırsat vermeden kapımızı kırdılar. Evde bulunan yüzlerce kitabları delil sayarak çuvallara koydular, amaçları zarar vermekti, evdeki sedirlerimizi ve kanepelerimizi bile kırdılar.
Polislerin, hocayı Gayrettepe’de bulunan Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüklerini söylediğini, ancak kendisinden aylarca haber alamadıklarını anlatan mevlüde hanım “O günden sonra kapımızın önünde sivil polisler beklediği için kimse evimize gelemedi. Çocuklarıma aylarca çorba ve çaydan başka bir şey yediremedim” dedi.
Selimiye Kışlası'nda gördüğü işkence sırasında vücuduna elektrik verilen ve bu nedenle sağ elinin iki, sol elinin iki ve ayaklarının birer parmağını kalan hayatında kullanamadığını belirten Timurtaş Hoca'nın, 31 yıllık eşi Mevlüde hanım hocayı anlatırken O "Koşar adımlarla geldi, koşar adımlarla gitti dünyadan" dedi.
HOCA ÇOK SEVİLİYORDU
Hocanın sert mizaçlı bir kişiliği vardı. Söylediği sözleri hiç çekinmeden açık bir dille söylerdi. Yerine göre hakarete varan sözleri olsa da, Hoca o dönemin dilini konuşuyordu. Müslümanlar onu seviyordu, cami cemaatı onu seviyordu. Kasetleri ülkenin her tarafında dinleniyordu ve bazı sözleri sloganlaşmıştı.
Hocanın bu gayreti diğer imamlara ilham olmuştu. Kriz anında, önce imamlar ve toplumun ileri gelenleri dik durmalıydı. Timurtaş hocam da bunu aşılamıştı. Bu aşının neticesinde, seksenli yıllarda açılan vakıf ve derneklerde yetişen gençler, bayrağı bu güne taşıdılar. 15 Temmuz daki direniş de o günlerin eseridir.
HOCANIN O GÖNÜLLERİ FETHEDEN SÖZLERİ
Rahmetli Timurtaş hocayı kısa bir yazı ile anlatmak yeterli değil, fakat amaç hatırlanılmasını sağlamaktır. Hocalarımızı dualarımızda mutlaka hatırlayalım.
Yazımızı hocamın o günlerde dillerde dolaşan, bir kaç güzel sözüyle tamamalayalım.
Müslüman'ın siyaseti Kur'an'dır. /
3 kilo ağırlındaki yorganı kaldıramayıp da sabah namazına kalkmayan cihat edemez. /
Okudum; okuduğumu yol yol dokudum. Gördüm; gördüğümü lif lif ördüm. Duydum; duyduğumun en güzeline uydum. Sonra, demet demet topladım, yazdım, yazdım. /
Okulların önüne Polis Koyacağınıza, Gençlerin Kalbine ALLAH (c.c) Korkusu Koyun! /
Timurtaş hocamı rahmetle anıyorum. Mekanı cennet olsun inşallah.
Dua ile