Türkiye’de tarım alanlarının imara açıldığını hatırlatan Keskinsoy, “Şehrimizde Pandemi döneminde tarım alanlarındaki yapılaşma deprem sonrasında büyük hız kazandı. Artık kaybedecek bir karış toprağımız yok. Çünkü gıda ilerleyen zamanlarda petrol, maden ve altın kadar değerli ve stratejik bir ürün olacak” dedi.
Keskinsoy, “Nüfus artışı, sanayileşme, madencilik, turizm, ulaştırma ve kentleşme nedeniyle toprak ve su kaynakları üzerindeki baskı her yıl artıyor. Ayrıca, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkânlarının halen yetersizliği ile verimli kullanımı da sağlanamıyor” tespitini yaptı.
Türkiye’nin yüzölçümünün 78,35 milyon hektar olduğunu hatırlatan Keskinsoy, “Uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 2005-2020 döneminde 26,6 milyon hektardan 23,1 milyon hektara düştü. Yani yaklaşık 15 yılda 3,5 milyon hektar tarım arazisini kaybettik. Ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip Konya’da bile son 10 yılda tarım alanları yüzde 10,5 düştü” açıklamasını yaptı.
“Ülkemizin en stratejik sektörlerinden olan tarımın en temel sermayesi olan tarım arazilerini korumak, sürdürülebilirlik açısından çok önemli” diyen Keskinsoy, “Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak çok büyük yanlış. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin imara açılmasına müsaade edilmemeli ve bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler inşa etmemeliyiz.”
“Dünyada gıda krizi beklenirken, önümüzdeki yıllarda yaşanabilecekleri şimdiden öngörebiliyoruz. Artık bir karış dahi kaybedecek toprağımızın olmadığını biliyoruz. Gıda güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı düzeyde oluşturmak ve bundan sonra da bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Keskinsoy, verimli topraklarımızı kaybetmeye devam edersek, gıda üretiminin ve gıda güvencesinin ciddi şekilde zarar göreceğini, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar artacağını ve milyonlarca insanın potansiyel olarak açlık ve yoksulluğa itileceğini sözlerine ekledi.
“Tarımda gelişmiş teknolojileri kullanarak birim alandan en fazla verimi alabilmek, ülke topraklarında ekilmeyen alan bırakmamak, dünyada belirli ürünlerde söz sahibi olan ülkelerle rekabet edebilmek, kırsal alanda üreticilerin gelir ve yaşam seviyelerini artırmak amacıyla çiftçilerin tarımsal alandan kopmamaları için her türlü çaba gösterilmeli. Bunu yaparken tabiatın dengelerini altüst etmemek ve sürdürülebilir tarımsal üretim imkanlarını yok edilmemeli. Tarım politikaları tarım arazilerini korumak, çiftçiyi arazisinde, köyünde tutmak, çiftçiye ailesini geçindirecek bir gelecek sağlamak üzerine kurulmalı.”