Pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir.
Fıkıh “bir şeyi bilmek, iyi ve tam olarak anlamak, iç yüzünü ve inceliklerini derinlemesine kavramak” anlamlarına gelir.
Her iki tanımı birleştirdiğimizde ise küresel bir salgında Müslümanların nasıl davranması gerektiği, bu konuda bir fıkıh üretmesi, bu konuyu irdelemesi; bu konunun özüne uygun Müslümanların ufkunu açması gibi bir tanım ortaya çıkabilir.
Öncelikle pandeminin başladığı andan itibaren şu ana kadar gerek bireysel gerek toplumsal olarak nasıl davrandığımız, hangi refleksleri ortaya koyduğumuzu hatırlarsak süreci anlamaya katkısı olur sanırım.
İlkin Çin’de daha sonra da diğer ülkelerdeki vatandaşlarımız uçaklarla ülkeye getirildi.
Tüm toplu mekanlar, lokantalar, restauranlar, kafeler, kapatıldı. Okullar kapatıldı, camilerde Cuma ve bayram namazları dahil namazlar iptal edildi. Hayat neredeyse durma noktasına geldi.
Ancak hayat bir şekilde devam etti ve etmesi gerekiyordu.
Kafalarımız öylesine karışıktı ki ne desek bilemedik ne yapsak bilemedik.
Pandemi ile ilgili bilgimiz, hazırlığımız vs yoktu.
Pandemi konusunda Hz. Peygamberin “Bir yerde bulaşıcı hastalık(veba) olduğunu işitirseniz oraya gitmeyin. Sizin bulunduğunuz yerde ise oradan ayrılmayın.” Hadisi ile Hz. Ömer’in Şam seferinde veba olduğu bilgisi üzerine “Ben dönüyorum” deyip atına binince “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun ya Ömer” hitabına “Allah’ın kaderinden Allah’ın kaderine kaçıyorum” ifadesi bu konudaki sığınağımız oldu. Bu iki hadis ve temizlikle ilgili hadisler pandemi konusunda önümüzü açan önemli bilgiler sunarak bu konuda önümüzü açar.
Ancak bu bakış açısının üzerine bugün Müslümanlar ne koyabildi acaba?
1400 yıl önce bugünün pandemisi, vebası hakkında bir usul varken 1400 yıl sonra biz bu usulün üzerine ne koyabildik?
Diğer taraftan biz bugün aşı ile ilgili söz mü söyleyebiliyoruz?
Virüsün meşei ile ilgili söz mü söyleyebiliyoruz?
“Çekilin bakalım, bu konu bizim alanımız, bu konuda tabi ki biz söz söyleriz” mi diyebiliyoruz?
Virüsle ilgili tüm yaşananların bir komplo olduğu söyleyenlere bilgiye dayalı bir cevap mı verebiliyoruz?
Veya tüm bu komplo teorilerine bilgiye dayalı olarak karşı mı çıkabiliyoruz.
Maalesef bunların hiç birisini yapamıyoruz.
Virüsle ilgili genel kabul veya karşıt görüşleri destekleyecek bilgiye dayalı bir duruşumuz yok.
Çoğunluk, medya, büyük devletler hasılı algı neyse onu diyoruz.
Müslümanlar küresel olarak etkin iken şu anda küresel olarak edilgen bir süreç yaşıyor maalesef.
Bu süreç Allah’ın sünneti gereği elbet son bulacaktır ancak biz bu sürecin neresindeyiz tam olarak bu çok önemli.
En azından pandemiden doğru bir sonuç çıkaralım ki pandemi bizde daha büyük hasarlar oluşturmasın.
Tam olarak ne demek istediğimi biraz açayım.
Öncelikle Hz. Ömer’in öğretisi gereği fiziksel mesafe, hastalığın olduğu bölge ve insanlardan uzak durma, bizim hasta olma durumumuzda-ihtimalimizde başkalarına bulaştırmaktan imtina etmemiz asıl yapılması gerekenlerdir.
Beden ve çevre temizliğimize peygamberimizin öğretileri doğrultusunda dikkat etmeliyiz.
Temizlik ve hijyeni hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz.
Fiziken bir araya gelemememiz, yaygın eğitim faaliyetleri yapamamamız, sılai rahim yapamamamız bizde bir rehavet oluşturmamalı; fiziksel mesafeye dikkat etmek koşulu ile sosyal ilişkilerimizi bozmamalıyız.
Akraba, arkadaş, eş-dosta gidemiyorsak telefonla görüşerek onlarla hasbihal edip, teması kesmemeliyiz.
Camiler açık olduğu müddetçe gitmeyi ihmal etmemeliyiz.
Maske, mesafeye dikkat ederken birbirimize potansiyel canavar gözüyle bakmamalıyız.
Birisinin mesafe, maske veya dikkat edilmesi gereken herhangi bir şeye riayet etmemesi durumunda cephede bir gayri müslim yakalamışız da onu haklayacağız gibi bir üslupla konuşmamalıyız.
Günlük anlayarak Kur’an okumalıyız ki seküler yorum, bakış açısı, komplo teorileri ve baskılara daha dik durabilelim.
Eşimizi dostumuzu ibadet gayesiyle aramalıyız.
Sosyal medyaya günlük harcadığımız zamanı tespit edip o konuda kısıtlamaya giderek kitap okumamızı çoğaltmalıyız.
Evde bol zaman geçirirken şu ana kadar yaptıklarımızla ilgili tefekkür edip gelecek planlaması yapmalıyız.
Daha çok boş zamanımız varsa kişisel, düşünsel ve eylemsel başarımıza katkısı olacak şeyler yapmalıyız.
Tüm bunların yanında esaslı bir fıkıh üretmeliyiz.
Bu fıkıhla hem pandemiden hem de yenilgilerimizden kurtulmalıyız.