Bir adam (Suraka b. Mâlik) Peygamber (s.a.v.)'e sordu: "Ey Allah'ın Rasûlü" dedi. Bize dinimizin esaslarını açıklayın. Sanki biz şimdi doğmuşuz gibi, şu konuda hiçbir şey bilmiyoruz.
Bu gün yapmakta olduğumuz bir iş kalemlerin yazıp, mürekkeplerin kuruduğu işler arasında mı, yoksa karşılayacağımız (yeniden meydana gelecek) işler içinde midir?" Peygamber (s.a.v.): "Hayır, kalemlerin yazıp, mürekkeplerin kuruduğu işler içindedir" cevabını verince, adam: "Şu halde iyi amel işlemeye çaba göstermenin ne anlamı kalıyor? diye sordu.
Peygamber (s.a.v.): "İyi ameller yapmaya çalışınız. Çünkü herkese işlemesi takdir edilen işi yapmak yolları kolaylaştırılmıştır" diye açıkladıktan sonra şu ayeti okudu: "Bundan sonra kim verir ve sakınırsa o en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız. Ama kim cimrilik eder de, kendisini müstağni görür ve en güzeli yalan sayarsa, biz de onu en güç olan için hazırlayacağız."
** Ancak Allah'ın yazması, o şeyi vasfetme şeklinde olup hükmetmek suretiyle değildir. Yani Allah, her şey hakkında, böyle böyle olacak, diye yazmıştır; fakat şöyle şöyle olmalıdır, diye yazmamıştır.
** Evet, insanın yapacağı herşey önceden yazılmıştır. İnsan yaptıklarıyla sadece kendi hakkında yazılmış olan şeyleri yerine getirmektedir.
** Ancak bu yazılma, insanın yapacakları önceden bilindiği içindir. Yoksa insanı zorlayıcı bir güç ve kuvvet değildir.
** Şöyle düşünün: Çok deneyimli bir öğretmen sınıfındaki öğrencilerini kısa bir zaman içinde tanır ve haklarında bir kanaati oluşur. Buna dayanarak şu öğrencilerim sınıfını geçecek, şunlarda sınıfta kalacak diye bir tarafa not düşer.
** Nitekim bazıları sınıfı geçer, bazıları da sınıfta kalır. Öğretmen şunları geçireceğim, şunları da bırakacağım dememiş, kimin o yıl içinde nasıl davranacağını tecrübesiyle bilmiştir.
** Görülüyor ki, öğretmen görevini yapmış, öğrencilerine derslerini göstermiştir. Buna karşılık her öğrenci aynı gayretle çalışıp sınıfını geçememiştir.