NÜFUS ARTTIKÇA BARINMA İHTİYACI DA ARTIYOR

“Kentler de ve daha küçük yerleşim yerlerinin nüfusları arttıkça, bu nüfusların barınacağı yer ihtiyaçları da artıyor” ifadelerini kullanan Akcan, “İnsanlar kendilerince uygun gördükleri hemen her yerde kendilerine bir yaşam alanı oluşturmaktadırlar. Hazırda bulunan yasal mevzuat birbiriyle çelişen kanunlar ve yönetmeliklerden ibaret olduğundan, bu yanlış yerleşimlere engel olunamıyor. İnsanlar tabiatın sahip olduğu doğal güzelliği bozarak, florlara ve faunanın kendi istekleri doğrultusunda gitmesini bekliyor” şeklinde konuştu.

DOĞAYA MÜDAHALE GERİ DÖDÜLMEZ SONUÇLAR DOĞURABİLİR

Doğaya yapılan her müdahalenin geri dönülemez sonuçlar doğurabileceği uyarabileceğini kaydeden Akcan, “Bunların sonucu olarak doğal afetlere direk olarak sebep olmaktadır, esasen etkileri insanlar tarafından büyütülmüş doğal olaylardır. Teknik olarak şöyle de denilebilir; tabiatın dengesini insanoğlunun yaptığı her fiilin ve davranışların toplamından daha büyük. Demek oluyor ki; yapılan her etki mutlaka ve mutlaka daha büyük afetler doğuruyor” dedi.

SU ENERJİSİ ÇOK YÜKSEK BİR META

Akcan, “Su esasında enerjisi çok yüksek bir meta olup, hayati tepkiler verebilen bir varlık. Doğa insanoğlunun en fazla müdahalede bulunduğu ortam veya sistem; su ile direk yada dolaylı olarak irtibatlı. Dereler; suları enginlerden, yeryüzünün en düşük noktaları olan göllere ve denizlere kavuşturan mecralardır, sucul sistemler. Teknik olarak bakıldığında dere; su için tabiatta ayrılmış olan transit bir yol. Bu yolu su; yıllarca üzerinde hareket ederek (aşındırarak, yontarak) oluşturduğundan, bu sistem artık kararlı bir hâle gelmiştir denilebilir. Bu kararlı yapının, kararsızlığa maruz bırakılması bu yönde zorlanması beraberinde bu teze konu olan sorunları da birlikte getiriyor” açıklamasında bulundu.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ DEVLETİN KURUMLARI ARASI BİR KONU

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de derelerin ve buna bağlı olarak deniz ve göllerin giderek artan orandan kirlenmesi çevre sorunların başında geldiğini sözlerini ekleyen Akcan, “Derelerin bir atıksu kanalı haline getirilmesi ve amacı dışında kullanılması olarak gözleniyor. Ayrıca, dere yataklarının imar ve şehirleşme açısından yanlış kullanımı sonucu zaman zaman meydana gelen taşkınlar çevrede mal ve can kaybına da yol açıyor. Bunun en yakın örnekleri Giresun Kastamonu ve Şanlıurfa yaşanan sel felaketleri kentleri yer bir etti ve can kaybına den olmuştu. Bu sorunların çözümü devletin kurumları arası bir konu. Ancak, öncelikle dere yataklarının mülkiyet durumunun belirlenmesi, ıslah edilmesi ve imar faaliyetlerinin şartlara göre düzenlenmesi gerekiyor” diye konuştu.

Yerleşim yerlerini ve dere yataklarını belirleyen imar planlarında da sorunların mevcut olduğunu vurgulayan Peyzaj Mimarları Odası Gaziantep İl Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyesi Celal Akcan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İmar planları, her ne kadar ilgili kurumların görüşleri alınarak yapılıyor olsa da ıslah çalışması için bir çözüm değil sorun olabiliyor. Şehirlerde ve kırsal kesimlerde arazi kullanımları bir plana veya mantığa göre yapılmadığı için araziler doğru kullanılmıyor bunun sonucu olarak da ıslahlı ve ıslahsız derelerin büyük dönüş aralıklı yağışlarda taşkınlar meydana geliyor ve kenar yerleşim alanlarında can ve mal kayıpları meydana geliyor.”

BAHRİ UÇAR

Editör: Mehmet FENER