Bir toplumun başarılı olabilmesi için temelden çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu çalışmalar toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak büyür ve toplumun diğer katmanlarına doğru yayılır.

Aile içinde sevgi ve saygı yoğun olarak yaşandığında, bu aile fertlerinin yüreklerine sirayet eder ve fertler daima böyle bir yaşamı hedeflerler.

Bu hedef onları başarıya götürecek en büyük dinamiklerdir. Bu dinamikler doğru olarak uygulandığında, başarı nesilden nesile devam edecektir.

TARİHTEN BİR ÖRNEK

İnsanlar, gerek ana babalarına gerekse diğer insanlara karşı tutumlarında, İslâm’ın koyduğu edep ve nezâket kurallarına tâbî olurlarsa, son derece huzurlu ve gıpta edilmeye lâyık bir toplum meydana gelir. Nitekim Fransız gezgin yazar Dr. A.Brayer, Osmanlı toplumunda gözlemlediği fazilet tablolarını, bazı kıyaslar yaparak şöyle ifade eder:

“Osmanlı’da çocuklar, yetişip kemâl yaşına geldikleri zaman, anne ve babalarının yanında bulunmakla iftihar ederler. Anne babaları küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse, çocuklar da aynı şekilde mukabele etmekle (karşılık vermekle)bahtiyar (mutlu) olurlar. Oysa diğer memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. Maddî menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe münakaşa ederler. Hattabazen kendileri refah içinde yaşadıkları hâlde onları sefalete yakın bir hayat içinde bırakırlar. Kendilerine en çok ihtiyaçları olduğu bir devrede anne babalarına karşı âdeta yabancılaşırlar.”

Bu olayın dışarıdan biri tarafından gözlemlenerek anlatılması, objektif bir bakış açısıgetirmesi açısından, daha etkili olduğu kesindir. Bu gezgin kişi, bu olayı sonradan kitabında paylaşması ve bizden olmadığı halde Osmanlı için övgü ile bahsetmesi çok manidardır.

Yine aynı kişi, çocuk yetiştirme noktasında Osmanlıdan verdiği örneklerle de öne çıkıyor. Fransız yazarın bu konu ile ilgili paylaşımını yazar, Yavuz Bahadıroğlu’ndan dinleyelim.

Fransız yazar ve gezgin Dr. A. Brayer, Osmanlı da çocuk yetiştirme zincirinin ilk halkasını keşfediyor, diyor ki: Çocuklar arasında küfürleşme ve yumruklaşma görülmez. Bunlar İslam terbiyesiyle ıslah edildikleri için, kendi aralarında sakin sakin oynayıp eğlenirler. İşin özü ve özeti Brayer'in İslâm terbiyesinin, Osmanlı ailelerinde olduğunu vurgulamak istemiştir.

BÜYÜKLERİN ÖRNEKLİĞİ

İngiliz yazar Thornton ise Sade bir din olan İslamiyet’i çocuklar, “anne ve babalarından öğrenirler” diyerek tam bu noktaya vurgu yapıyor. Ve aşağı yukarı her şeyi açıklayan flaş bir cümle: Türklerin ahlâkı, çocuklukta iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişiyor. Yani güzel ahlakı bizzat yaşayarak öğreniyorlar...

Bence işin nirengi noktası budur. Günümüzde kötü örnek çok, iyi örnek ise yok denecek kadar azdır. Çocuklarımız kötü örneklerle iç içe büyüyor. Sonuçta kötü ve kötülük normalleşiyor, sıradanlaşıyor, tabiatıyla da kanıksanıyor. Bu durumda tüm ebeveynler, (anne ve babalar) iyi örnek olmak zorundayız

Çocukluktan başlayarak İslam ahlakının işlendiği günlük hayat, ilerleyen zamanlarda hayatın her zerresine aksederek devam edecektir. Geleceğimizin inançlı ve başarılıolabilmesi doğru örnekliğe, yani rol modeller olan biz ebeveynlere bağlıdır.