Güç batının eline geçeli, dünya insanlığının iki yakası bir araya gelmemiştir. İnsani değerleri hallaç pamuğu gibi savuran batı kültürü, hiçbir millete ve coğrafyaya huzur ve selamet getirmemiştir. Daha da ironi olanı; dört elinde insanlığın kıpkızıl kanı olan batının, elindeki devasa medya gücüyle kendisini merhamet abidesi olarak gösterirken, işgal, sömürü, katliam ve talan yürüttüğü coğrafyaların mazlum halkalarını da terörist olarak lanse etmeyi başarmaktadır.

Yani batı; “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” felsefesini tamı tamına uygulamaktadır. Ve batı,  “hem suçlu hem güçlüdür.”

Bereket versin ki, bu bilgi çağında batının cürümlerinin bir kısmını kenarından kıyısından insanlığın nazarlarına sunmak mümkün olmaktadır. Evet, onların ellerindeki devasa medya gücüne rağmen ve sosyal medyanın şifreleri onların ellerinde de olsa kısmen insanlar haberdar olmaktadır. Şimdi, (https://www.tohumdergisi.com/2017/06/05/batinin-kanli-tarihi) kaynağından batının cürümlerinin bir kısmını daha özetle sunalım.

KONGO, önce parça parça edilerek sömürgecilerle pay edildi. En büyük parçayı elinde tutan Belçikalılar 1960’ta sağlanan bağımsızlıktan sonra vahşi Belçikalıların yerini ABD’li danışmanlar aldı. Bizzat ABD elçisinin de katıldığı bir komployla devrimci güçlerin efsanevi lideri Patrice Lumumba, önce işkencelerden geçirildi, sonra kafasına kurşun sıkılarak öldürüldü ve asit kazanında eritilerek cesedi yok edildi. Zengin maden yataklarının sahibi Kongo, daha sonra ABD işbirlikçisi Çombe ve daha sonra Mobutu ülkeyi IMF’nin kölesi yapmakta büyük başarı gösterdiler.

MOZAMBİK, daha 1920’lerden itibaren bağımsızlık mücadelesine başlayan ve 60’larda Mondlane ve Samora Machel’in önderliğinde FRELİMO cephesini kurarak gerilla mücadelesine başlayan MOZAMBİK halkı, sömürgecilerden kolay kolay kurtulamadı. On binlerce insan bu savaşta öldü.

ZİMBABWE, aynı şekilde bağımsızlık yolunda ilerleyen bir dizi katliam ve cinayetle durdurulmak istendi. Gerillalar bağımsızlığı sağladıklarında ilk yaptıkları iş ülkeyi ilk sömürgeleştiren Cecil Rhodes’in adından gelen Rodezya ismini Zimbabwe olarak değiştirmek oldu.

LİBYA, ise bilindiği gibi İtalyan sömürgecilerinin elinden yıllar boyunca zulüm çektikten sonra bağımsızlığa kavuştuğunda, bu kez de dünyanın jandarması ABD’nin elinden kurtulamadı. Her fırsatta bir bahane bularak Libya topraklarını bombalayan ABD jetleri binlerce masumun ölmesine sebep oldu.

SOMALİ, stratejik konumu nedeniyle sömürgecilerin aralarında paylaşamadıkları bir coğrafya olan, 80’li yıllarda Sovyet etkisi altında kalmasının bedelini 90’lı yıllarda ödedi. 1992-1994 arasında bölgedeki istikrarsızlığı bahane eden ABD, 28 bini kendi ordusundan olmak üzere 50 bine yakın bir güçle Somali’yi işgal etti.

KUZEY AMERİKA

Kızılderili katliamı, ABD’nin kuruluşundan çok önce başlayan insanlık tarihinin en ağır suçlarından biridir. Ta Kolomb’un kıtaya ayak bastığı günden beri başlayan katliamlar zincirinin Kuzey’deki ayağı da Güney’den hiç aşağı kalmaz. Bir zamanlar nüfusu 30-40 milyonu bulan Kızılderililerin sayısının bugün 2-3 milyona düşmesi bunun en açık kanıtıdır. Sömürgeci beyazlar tarafından mahvedilen doğa dengesi yüzünden hastalıklardan, açlıktan ölen milyonlarca Kızılderili’nin yanında beyazların ayak bastıkları her toprak parçasından sürülen bu insanlar yüz yıl boyuncu sistematik katliamlara uğradılar. Amerikan demokrasisi denilen şey, böylece yaklaşık 30 milyon yerlinin katledilmesi üzerine kuruldu.

SİYAHLARA KARŞI UYGULANAN KÖLECİLİK

1970’lere kadar siyah kadınların %24’ü, PortoRiko’luların %35’i kısırlaştırılmıştır. Aynı süreçte suikastle öldürülen Malcom X, Martin Luther King gibi siyah önderler ve Kara Panterler’in katledilen militanları da bu arada anılmalıdır. 2 Şubat 1848’de Meksika’ya ait Teksas, Arizona, California gibi sekiz kentin işgal edilerek ABD toprakları haline getirilmesi de ABD tarihinin utanç sayfalarından biridir. Giderek bu topraklar üzerinden eski sahiplerini kovan Amerikalılar, zaman zaman çıkan ayaklanmaları da 1957’de olduğu gibi kanla ve tutuklamalarla bastırmışlardır. Bu arada Meksika’nın büyük Kızılderili uygarlığı talan edilmiş ve bu kültür neredeyse tamamen yok edilmiştir.

GÜNEY AMERİKA

Kolomb’un karaya ayak bastığı günden beri devam eden Açgözlü İspanyol ve Portekiz sömürgeciliğinin Güney Amerika’daki katliamlarının kesin rakamlarını tahmin edebilmek bile mümkün değildir. Sayıları milyonlarla ifade edilen “Aztek” ve “İnka” halklarının korkunç katliamlarla yok edilmesinin ötesinde sömürgecilerin yerlilerden gasp ettiği maden ve altın stoklarının da miktarı tam olarak bilinmemektedir.

ARJANTİN, 1831’den beri ABD’nin gizli işgalini yaşayan 1976 faşist cuntası, Latin Amerika tarihinin en kanlı cuntalarındandır. İlk günden beri ABD tarafından tanınan ve desteklenen General Videla cuntası, ilk anda 1300 kişiyi katlederken, daha sonraki yıllarda 30 binin üzerinde kişiyi katletmiştir.

BOLİVYA, ise sadece 1947-1952 arasında çoğu madenci ve tarım işçisi 30 bin kişi ABD destekli cuntalar tarafından katledildi. Bundan öncesinde kışkırtılan bölgesel savaşlarda ölen Bolivyalıların sayısı ise on binlerle ifade edilmektedir. 1980 yılına gelinceye kadarki tarihinde tam 189 hükümet darbesine tanık olan Bolivya’da katledilen insanların sayısını tutmak neredeyse imkânsızdır. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...