Wassily Kandinsky, 16 Aralık 1866’da Moskova’da doğdu. Babası bir çay tüccarı, annesi ise bir avukatın kızıydı. Çocukluğunda renklerle ilgili olağanüstü bir duyarlılığı vardı. Renkleri duyabildiğini, müzik seslerini ise renkli şekiller olarak görebildiğini söylemiştir. Bu durum, sinestezi adı verilen bir algı bozukluğu olarak tanımlanabilir. Kandinsky, renklerin ve müziğin sanatında önemli bir rol oynamasının bu deneyimlerden kaynaklandığını belirtmiştir.

Kandinsky, eğitimine Moskova’da başladı. 1886’da Moskova Üniversitesi’nde hukuk ve ekonomi okumaya başladı. 1892’de mezun oldu ve 1893’te Moskova Fakültesi’nde doçent oldu. Ancak sanata olan ilgisi giderek arttı. 1895’te Paris’te Monet’nin “Köprü Üzerindeki İzlenim” adlı tablosunu gördüğünde, resim yapmaya karar verdi. 1896’da Moskova’daki işinden ayrıldı ve Münih’e taşındı. Burada Anton Ažbe’nin sanat okuluna kaydoldu. 1900’de ise Münih Sanat Akademisi’ne girdi.

Kandinsky, erken dönem eserlerinde izlenimci, art nouveau ve sembolist akımlardan etkilendi. Rus folkloru, mitoloji ve dini temaları işledi. Renkleri duygusal bir şekilde kullandı. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri, 1903’te yaptığı “Mavi Süvari” adlı tablodur. Bu tablo, daha sonra kuracağı sanat akımına da ismini vermiştir. Tabloda, mavi renkli bir atın üzerinde, kırmızı bir ceket giymiş, sarı bir şapkalı bir süvari resmedilmiştir. Süvari, bir trompet çalarak, arkasındaki diğer süvarileri savaşa çağırmaktadır. Tablo, Kandinsky’nin Rusya’daki sosyal ve siyasi değişimlere olan tepkisini yansıtmaktadır.

Münih Dönemi

Wassily Kandinsky

Wassily Kandinsky, 1901’de Münih’te Phalanx adlı bir sanatçı grubu kurdu. Bu grup, sanat eğitimi veren ve sergiler düzenleyen bir okul olarak da işlev gördü. Kandinsky, burada öğretmenlik yaptı ve aynı zamanda Gabriele Münter adlı bir öğrencisiyle tanıştı. Münter, Kandinsky’nin hayatında ve sanatında önemli bir rol oynadı. Kandinsky, Münter ile birlikte 1902’den 1914’e kadar birçok seyahat yaptı. Bu seyahatler, Kandinsky’nin sanatını etkileyen farklı kültürlerle tanışmasını sağladı.

Kandinsky, Münih döneminde sanatını geliştirmeye devam etti. İzlenimcilikten uzaklaşarak, daha soyut ve deneysel bir tarz benimsedi. Renkleri, biçimleri ve çizgileri, müzikal bir armoni yaratmak için kullandı. Sanatında, doğadan esinlenen ancak tamamen gerçekçi olmayan imgeler kullandı. Bu imgeler, Kandinsky’nin iç dünyasını, duygularını ve ruhsal durumunu yansıtmaktaydı. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri, 1909’da yaptığı “Improvisation 3” adlı tablodur. Bu tablo, Kandinsky’nin ilk soyut eserlerinden biri olarak kabul edilir. Tabloda, renkli geometrik şekiller, insan ve hayvan figürleri, manzara unsurları ve sembolik nesneler bir arada bulunmaktadır. Tablo, Kandinsky’nin müzikal bir terimi olan "improvizasyon"u kullanmasının bir örneğidir. Kandinsky, bu terimi, sanatçının bilinçli olmadan, içgüdüsel olarak yarattığı eserler için kullanmıştır.

Der Blaue Reiter

Der Blaue Reiter

Wassily Kandinsky, 1911’de Münih’te Franz Marc, August Macke, Alexej von Jawlensky, Marianne von Werefkin gibi sanatçılarla birlikte Der Blaue Reiter (Mavi Süvari) adlı bir sanat akımı kurdu. Bu akım, sanatın ruhsal bir ifade aracı olduğunu, renk ve biçimin özgürce kullanılması gerektiğini savundu. Akımın adı, Kandinsky’nin 1903’te yaptığı “Mavi Süvari” tablosundan gelmektedir. Akımın üyeleri, soyut sanatın yanı sıra, primitif sanat, halk sanatı, çocuk resimleri, doğaüstücülük gibi farklı kaynaklardan da ilham aldılar. Der Blaue Reiter, 1911 ve 1912’de iki sergi düzenledi. Ayrıca, sanatçıların yazılarını ve resimlerini içeren bir yıllık da yayınladı.

Kandinsky, Der Blaue Reiter döneminde sanatını daha da soyutlaştırdı. Renk ve biçim arasındaki ilişkiyi araştırdı. Renkleri, müzikal notalar gibi, duygusal bir etki yaratmak için kullandı. Biçimleri ise, geometrik, organik veya sembolik olmak üzere üç kategoriye ayırdı. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri, 1913’te yaptığı “Composition VII” adlı tablodur. Bu tablo, Kandinsky’nin en karmaşık ve en büyük eseridir. Tabloda, renkli ve dinamik bir şekilde birbirine karışan çok sayıda biçim bulunmaktadır. Tablo, Kandinsky’nin müzikal bir terimi olan "kompozisyon"u kullanmasının bir örneğidir. Kandinsky, bu terimi, sanatçının bilinçli olarak, planlı ve düzenli bir şekilde yarattığı eserler için kullanmıştır.

Bauhaus Dönemi

Bauhaus, 20. yüzyılda mimari, tasarım, sanat alanlarında yeni akımlar yaratmış bir okul.

Wassily Kandinsky, 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı nedeniyle Rusya’ya dönmek zorunda kaldı. Bu sırada Der Blaue Reiter akımı dağıldı. Kandinsky, Rusya’da sanat eğitimi ve kültür politikaları üzerine çalıştı. 1917’de Rus Devrimi’nden sonra, Sovyetler Birliği’nde sanatın gelişimine katkıda bulundu. Ancak, 1921’de Sovyetler Birliği’ndeki sanat ortamının giderek baskıcı ve dogmatik hale gelmesi üzerine, Almanya’ya geri döndü.

Kandinsky, 1922’de Weimar’da kurulan Bauhaus adlı sanat ve tasarım okuluna davet edildi. Bauhaus, sanat, zanaat ve teknolojiyi birleştiren, modern ve fonksiyonel bir sanat anlayışını savunan bir okuldu. Kandinsky, burada temel tasarım ve duvar resmi dersleri verdi. Aynı zamanda, Paul Klee, László Moholy-Nagy, Josef Albers gibi sanatçılarla birlikte çalıştı. Bauhaus, 1925’te Dessau’ya, 1932’de ise Berlin’e taşındı. 1933’te ise Nazi Partisi tarafından kapatıldı.

Kandinsky, Bauhaus döneminde sanatını daha da soyutlaştırdı. Renk ve biçim arasındaki ilişkiyi bilimsel bir şekilde inceledi. Renkleri, sıcaklık, ağırlık, hareket gibi özelliklerine göre sınıflandırdı. Biçimleri ise, nokta, çizgi, yüzey gibi temel unsurlara indirgedi. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri, 1926’da yaptığı “Several Circles” adlı tablodur. Bu tablo, Kandinsky’nin geometrik soyutlama yaptığı bir eserdir. Tabloda, farklı renk, büyüklük ve konumda çok sayıda daire bulunmaktadır. Tablo, Kandinsky’nin renk ve biçim arasındaki etkileşimi göstermesinin bir örneğidir.

Paris Dönemi

Wassily Kandinsky, Farbstudie Quadrate; 1913

Wassily Kandinsky, 1933’te Bauhaus’un kapatılmasından sonra, Fransa’ya taşındı. Paris’in banliyösü olan Neuilly-sur-Seine’de bir evde yaşamaya başladı. Burada, sanat hayatından uzaklaştı ve daha çok kendi çalışmalarına odaklandı. Paris döneminde, soyut sanatın diğer akımları olan sürrealizm ve biyomorfizmden etkilendi. Sanatında, geometrik şekillerin yanı sıra, organik, yumuşak ve eğri biçimler kullandı. Renkleri, daha pastel ve soluk tonlarda kullandı. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri, 1939’da yaptığı “Sky Blue” adlı tablodur. Bu tablo, Kandinsky’nin organik soyutlama yaptığı bir eserdir. Tabloda, mavi bir fon üzerinde, farklı renk, şekil ve boyutta çok sayıda biçim bulunmaktadır. Tablo, Kandinsky’nin doğadan ilham almasının bir örneğidir.

Sanat Kuramı

Wassily Kandinsky - Akhtyrka, 1901. Tuval üzerine yağlı boya. Lenbachhaus, München, Almanya

Wassily Kandinsky, sanat kuramı üzerine de önemli eserler verdi. Bunlardan en bilineni, 1910’da yayınladığı “Über das Geistige in der Kunst” (Sanatta Ruhani Olan Üzerine) adlı kitabıdır. Bu kitapta, Kandinsky, sanatın ruhsal bir etki yaratması gerektiğini, sanatçının iç dünyasını yansıtması gerektiğini, renk ve biçimin duygusal bir anlam taşıdığını savundu. Kandinsky, renkleri, müzikal notalar gibi, duygusal bir etki yaratmak için kullandı. Renklerin, insanların ruh hallerini değiştirebileceğini, farklı duygular uyandırabileceğini iddia etti. Örneğin, mavi rengin sakinlik, sarı rengin neşe, kırmızı rengin heyecan gibi duyguları çağrıştırdığını söyledi. Kandinsky, biçimleri ise, geometrik, organik veya sembolik olmak üzere üç kategoriye ayırdı. Biçimlerin de, renkler gibi, duygusal bir anlam taşıdığını, farklı izlenimler bıraktığını belirtti. Örneğin, daire biçiminin tamamlanmışlık, üçgen biçiminin hareket, kare biçiminin durağanlık gibi anlamlar taşıdığını söyledi.

Kandinsky, sanat eserlerini, müzikal terimler olan “improvizasyon”, “kompozisyon” ve “etüd” olarak adlandırdı. "İmprovizasyon"lar, sanatçının bilinçli olmadan, içgüdüsel olarak yarattığı eserlerdi. "Kompozisyon"lar, sanatçının bilinçli olarak, planlı ve düzenli bir şekilde yarattığı eserlerdi. "Etüd"ler ise, sanatçının renk ve biçim üzerine yaptığı denemelerdi. Kandinsky, bu terimleri, sanatın müzikle olan yakın ilişkisini vurgulamak için kullandı. Kandinsky, sanatın müzik gibi, soyut bir dil olduğunu, insanların ruhuna hitap ettiğini, evrensel bir anlam taşıdığını düşünüyordu.

Etkileri

Wassily Kandinsky - X, 1939. Tuval üzerine yağlı boya. Kunstsammlung Nordrhein-Westfalen, Düsseldorf

Wassily Kandinsky, soyut sanatın öncülerinden biri olarak, 20. yüzyıl sanatına büyük bir etki bıraktı. Sanat kuramı ve eserleri, soyut dışavurumculuk, lirik soyutlama, minimalizm, op sanat, kinetik sanat gibi akımları etkiledi. Ayrıca, sanat eğitimi ve pedagojisi üzerine de önemli katkılarda bulundu. Bauhaus okulunda verdiği dersler, sanat ve tasarım öğrencileri için bir kaynak oldu. Kandinsky’nin eserleri, dünyanın birçok müzesinde sergilenmektedir. Kandinsky’nin eserleri, aynı zamanda, yüksek fiyatlara satılan eserler arasındadır. 2012’de, Kandinsky’nin 1909’da yaptığı “Study for Improvisation 8” adlı tablosu, 23 milyon dolara satılmıştır.

Wassily Kandinsky, 13 Aralık 1944’te Paris’te öldü. 78 yaşındaydı. Sanatı, yaşadığı dönemin ötesinde bir vizyonu yansıtmaktaydı. Soyut sanatın kurucusu olarak, sanat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sanatı, renk, biçim, ritim, kompozisyon gibi unsurları müzikal bir dille ifade etmeye çalışan, ruhsal bir etki yaratmayı amaçlayan, soyut bir dil kullanan bir sanattır. Sanat kuramı ve eserleri, 20. yüzyıl sanatına büyük bir etki bırakmıştır. Sanat eğitimi ve pedagojisi üzerine de önemli katkılarda bulunmuştur. Sanatı, dünyanın birçok müzesinde sergilenmekte ve yüksek fiyatlara satılmaktadır.