HIV günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sünbül, “Dünyada 2023 yılı itibariyle 40,4 milyon HIV hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Dünyanın hemen her ülkesinde hastalık görülmektedir. Ancak Afrika ve Uzak Doğu Asya en sık görüldüğü coğrafyadır. Toplam hastaların yaklaşık üçte ikisi Afrika bölgesindedir. 2022 yılında 630 bin kişi HIV ile ilişkili hastalıklardan kaybedilmiştir. Geçen yıl HIV bulaşan hasta sayısı ise 1 milyon 300 bin kişidir. Bu hastaların yaklaşık beşte biri maalesef hasta olduğunu bilmemektedir. HIV bağışıklık sistemine saldırarak hastanın savunma kabiliyetini yok eder ve kişiyi enfeksiyonlara, bazı kanser tiplerine karşı savunmasız hale getirir. Hastalık yıllar içerisinde ilerleyerek AIDS aşamasına geçer. Hastaların HIV aşamasından AIDS kliniğine gelmesi yaklaşık 2-15 yıl sürmektedir. AIDS dönemi bazı kanserlerin, fırsatçı diye tanımlanan diğer enfeksiyonların tabloya eklendiği ileri aşamadır” dedi.
“Türkiye’de 32 bin kişi HIV’e sahiptir”
Ülkemizde ise 2021 yılı sonu itibariyle Sağlık Bakanlığı resmi verilerine göre 32 bin kişinin HIV ile yaşadığının raporlandığını belirten Prof. Dr. Sünbül, “Bunlardan 26 bini erkek bireylerdir. Hastalığından habersiz olduğu düşünülen kişilerle beraber ülkemizdeki HIV hasta sayısının 65-70 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir” diye konuştu.
“Hasta olan kişiler, hastalık ilerleyinceye kadar farkında olmayabilir”
HIV semptomları enfeksiyonun aşamasına göre değişiklik gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Sünbül, “Virüs vücuda girdikten sonraki ilk birkaç ayda kolayca diğer kişilere bulaşır. Etken alındıktan sonraki ilk birkaç hafta hastada ya hiçbir belirti vermez veya grip benzeri ateş, baş ağrısı, ciltte döküntü ve boğaz ağrısı gibi bulgular ortaya çıkar. Hasta olan kişilerin çoğu hastalık ilerleyinceye kadar farkında olmaz. İlerleyen dönemde enfeksiyon ilerler ve bağışıklık sistemi gittikçe zayıflar. Lenf bezlerinde şişme, kilo kaybı, ateş, ishal ve öksürük başlar. Tedavi edilmeyen hastalarda verem, menenjit, ciddi diğer enfeksiyonlar ve bazı kanser tipleri ortaya çıkar” şeklinde konuştu.
“AIDS cinsel ilişki ve kan ile bulaşabilir”
HIV, hasta kişinin kan, süt, semen başta olmak üzere vücut sıvıları ile bulaştığını vurgulayan Prof. Dr. Sünbül, “Gebelikte anneden bebeğe geçer. Hasta kişi cinsel partnerine bulaştırır. Ortak iğne kullanımı gelişmiş ülkelerde önemli bir bulaş kaynağıdır. Diğer yandan öpüşme, el sıkma, sarılma ve yiyecek paylaşımı ile hastalık bulaşmaz” dedi.
“Steril olmayan aletlerle dövme yaptıranlar risk altında”
Korunmasız cinsel ilişkide bulunanlar, uyuşturucu kullananlar, hastalık virüsünü taşıyan kişinin kan veya organının verildiği kişiler, steril olmayan aletlerle vücuduna dövme gibi uygulama yaptıranların risk altında olduklarını kaydeden Prof. Dr. Sünbül, “Sifiliz, bel soğukluğu gibi cinsel yolla bulaşan hastalığı olanlarda risk artmaktadır. Ayrıca kaza ile hasta kişiye kullanılan iğnenin batması sonucu sağlık çalışanlarına da hastalık bulaşabilmektedir” açıklamasında bulundu.
“HIV tanısı aynı gün sonuçlanan testlerle belli olabiliyor”
Günümüzde HIV tanısının aynı gün sonuçlanan testlerle konulabildiğini belirten Prof. Dr. Sünbül, şu bilgileri paylaştı:
“Bu ise erken tanı ve tedaviyi kolaylaştırmaktadır. Hastalık mikrobu alındıktan sonraki ilk 28 gün içerisinde antikor pozitif olur. Sık kullanılan tanı testleri vücutta gelişen antikorları saptar. İlk basamak testi pozitif çıkan hastanın doğrulama testi yapılmalıdır. Ayrıca HIV’in genetiğini (HIV RNA) tespit eden ve daha erken hastalık tanısını koymaya yarayan pahalı testlerde vardır. Ancak bu test daha çok tedavinin takibinde kullanılmaktadır.”
“HIV/AIDS hastalığında erken tanı önemlidir”
HIV/AIDS hastalığında erken tanı ve erken tedavinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sünbül, “Günümüzde hastalığın tedavisi için çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Bu tedaviler virüsün çoğalmasını durdurmakta, böylece hastanın bağışıklık sisteminin düzelmesine ve güçlenmesine yardım etmektedir. Sonuçta konak bağışıklık sistemi fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserle mücadele kapasitesini yeniden kazanmaktadır. Önemli bir nokta ise virüse karşı etkili (antiretroviral) tedavi alan ve kanında virüs sayımı negatife dönen hastaların eşlerine hastalığı bulaştırmamalarıdır. Bu nedenle erken ve etkili tedavi, hem hastanın iyileşmesi hem de bulaşın önlenmesi açısından çok kritiktir. HIV hastası olan gebelere mümkün olan en kısa zamanda tedavi başlanmalıdır. Böylece annenin sağlığını korumak ve doğum sırasında veya anne sütü ile bebeğine HIV bulaştırmasını önlemek mümkündür” dedi.
“HIV önlenebilir bir hastalıktır”
HIV’in önlenebilir bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sünbül, “Cinsel birliktelik sırasında kondom kullanmak, HIV ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar için test yaptırmak, damar içi ilaç kullanımı ve enjektör paylaşımının önlenmesi, erkeklerde sünnet yapılması HIV enfeksiyon riskini azaltmaktadır. Yapılan çok sayıda çalışmaya rağmen hastalık için henüz etkili bir aşı geliştirilememiştir” ifadelerini kullandı.