Uzman Psikolog Ömer Faruk Şeker ve Yetim Vakfı Psikososyal Destek Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Reyyan Ağırtmış, sosyal yetimliğin çocukların gelişiminde oluşturduğu kalıcı etkileri, AA muhabirine anlattı.

Şeker, sosyal yetimliği "çocuğun anne ve babası hayatta olmasına rağmen yeterli ilgi, şefkat ve bakım görememesi" olarak tanımladıklarını ve bu çocukların teknoloji bağımlılığı, davranış problemleri ve duygu durum bozuklukları açısından risk altında olduğunu söyledi.

Aile içi çatışma, şiddet ya da boşanma süreçlerinin de çocukta duygusal yoksunluk yaratabileceğine dikkat çeken Şeker, "Aile içi fiziksel ya da duygusal şiddetin olduğu ortamlarda çocuklar, ebeveynleri hayatta olsa dahi onlardan fiziksel ve duygusal olarak uzaklaşabilir. Bu da sosyal yetimlik duygusunu tetikler. Anne babası hayatta olsa bile bir çocuk, yeterince ilgi, merhamet ve şefkat görmediğinde kendini yetim gibi hissedebilir. Bu durum bazen ebeveynin ihmalkar tutumlarından, bazen de sosyal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanabilir." diye konuştu.

Manevi yoksunluk yaşayan çocukların duygusal sorunlar, bağlanma problemleri ve teknoloji bağımlılığı gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabileceğini aktaran Şeker, duygusal yoksunluğun bu sorunlara doğrudan sebep olur demenin indirgemeci bir yaklaşım olduğunu ancak büyük bir risk faktörü oluşturduğunun inkar edilemeyeceğini dile getirdi.

“DİJİTAL OYUNLARA VE TEKNOLOJİYE AŞIRI BAĞIMLILIK GELİŞTİREBİLİR”

Sosyal yetimlik yaşayan çocukların travmatik olaylar karşısında da daha savunmasız hale gelebileceğini söyleyen Şeker, çocuk gelişiminde güvenli bağlanmanın önemine dikkat çekerek, "Annesiyle ya da babasıyla yeterince ilgi ve şefkat temelli bir ilişki kuramayan bir çocukta güvenli bağlanma gelişmeyebilir. Bu da ileriki yaşlarda kuracağı ilişkiler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.” dedi.

Sosyal yetim çocukların sıklıkla sevilmeme, değer görmeme, anlaşılmama ve görülmeme hissi yaşadıklarını dile getiren Şeker, bu duyguların zamanla depresyon ve diğer duygu durum bozukluklarına zemin hazırlayabileceğini belirtti.

Şeker, içe kapanık davranışlar, göz teması kurmaktan kaçınma ve ilişki kurmaktan çekinme gibi durumların sosyal yetimlik belirtileri olabileceğini aktararak, şöyle devam etti:

"Bu çocuklar bazen hiçbir ilişki kurmak istemeyebilir. Dijital oyunlara ve teknolojiye aşırı bağımlılık geliştirebilir. Oyunsuz kalınca öfke patlamaları yaşayan, duygusal dalgalanmalar gösteren çocuklarda ihmal ihtimali araştırılmalıdır."

SOSYAL YETİMLİK ARTIYOR

Yetim Vakfı Psikososyal Destek Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Ağırtmış, sosyal yetimliğin, toplum tarafından çok fazla bilinmese de, ülkemizde yaygın bir durum olduğunu aktardı.

Toplumsal değişimlerin, göç, afet, savaş gibi krizlerin bireyleri ve aile yapısını doğrudan etkilediğine dikkati çeken Ağırtmış, "Ebeveyn fiziksel olarak evde olabilir ancak çocukla bağ kuramıyorsa, onun duygularına temas edemiyorsa, orada çok derin bir yalnızlık baş gösteriyor. Bu çocuklar görünürde bir kayıp yaşamamış olsa da psikososyal anlamda ciddi bir yoksunluk içerisindeler." dedi.

Sosyal yetimlik olgusunun yalnızca sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde değil, varlıklı ailelerde de görüldüğüne işaret eden Ağırtmış, "Bazı aileler çocuklarını en iyi okullarda okutuyor, maddi olarak tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Ancak duygusal anlamda çocuklarına çok uzaklar. Çocuk bu bağ eksikliğiyle büyüyor. Bu da sosyal yetimliktir." diye konuştu.

Aile içi şiddet, ebeveynlerin yoğun çalışma temposu, ekonomik zorluklar ve toplumsal dönüşümlerin çocukların ruhsal dünyasını doğrudan etkilediğini vurgulayan Ağırtmış, "Anne babalar kendi sorunlarına odaklandıklarında çocukların duygusal ihtiyaçlarını göremiyorlar. Bu da çocuğun hem aile içinde hem toplumda yalnızlaşmasına yol açıyor." dedi.

"SOSYAL HİZMET POLİTİKALARI YÜZEYDE KALIYOR"

Sosyal hizmet alanındaki gelişmelere rağmen uygulamaların çoğunun yüzeyde kaldığını belirterek, koruyucu ve önleyici politikaların yetersizliğini dile getiren Ağırtmış, "Şu anki sistem daha çok verme üzerine kurulu. Oysa bireyi ve toplumu gerçekten dönüştürecek, güçlendirecek çalışmalara ihtiyaç var. Sosyal hizmet uzmanları sahada çok zor koşullarda çalışıyor. Erişilebilir psikolojik destek ise hala sınırlı. Orta sınıf bir aile bile aile danışmanlığı almakta zorlanıyor." ifadelerini kullandı.

Yetim Vakfı olarak yürüttükleri çalışmalara da değinen Ağırtmış, öksüz, yetim ve sosyal yetim çocuklara yönelik bireysel ve grup terapileri düzenlediklerini, bakım verenlere özel destek programları uyguladıklarını belirtti.

“KIZIM ARTIK OKUL BİRİNCİSİ"

İstanbul’da yaşayan sosyal yetim annesi Şadiye Aydemir, vakfın desteğiyle çocuğunun yeniden hayata tutunduğunu söyledi.

33 yaşındaki Aydemir, 13 yaşında zorla evlendirildiğini ve sonrasında yaşadığı sorunlar nedeniyle kızının sosyal olarak büyük yoksunluklar yaşadığını belirtti.

Henüz 18 yaşındayken yetiştirme yurdundan çıkar çıkmaz tekrar evlendiğini anlatan Aydemir, ilk eşinden kalan hukuki bir cezanın kendisine yüklenmesi sonucu anneliğiyle kaçaklığı aynı anda yaşadığını ifade etti.

Kızının ilk yıllarında içine kapanık, sosyal ilişkilerden uzak, sessiz bir çocuk olduğunu söyleyen Aydemir, "Sokağa çıkmak istemiyordu. Güven duygusu yoktu. En çok da beni kaybetmekten korkuyordu. Yaşıtlarıyla iletişim kuramıyor, kimseyle konuşmuyordu. Şimdi arkadaşlarıyla konuşan, kendini ifade eden bir çocuk oldu. Okul birincisi oldu, burs kazandı. Zekası zaten yüksekti ama bu desteklerle öz güveni de yerine geldi. Çok şükür şu an çok iyi bir durumda." dedi.

Kaynak: AA