1. Adet düzensizlikleri
Kadınların hayatları boyunca en sık karşılarına çıkan sorunların başında adet düzensizlikleri geliyor. Buluğ çağına gelinceye kadar genç kızların hiç kanaması olmaz, ilk adet de 12-13 yaşlarında görülüyor. Buluğ çağından önce çocukluk döneminde kanama olursa bunun mutlaka araştırılması gerekiyor. Normal şartlarda ilk kanamayı takiben yaklaşık 2 yıl içinde adet kanamaları düzene giriyor. Menopoza yaklaşıncaya kadar da bu düzen devam ediyor. Buluğ çağında ya da menopoza yakın dönemlerde adet düzensizlikleri çok sık görülüyor. Bu dönemlerdeki düzensizliklerde belirgin bir anormallik görülmezse pek fazla tedavi yapma gereği duyulmuyor. Ancak beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz, leke tarzında veya uzun süreli kanamalar mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektiriyor. Menopoz döneminden sonra miktarına bakılmaksızın görülen her türlü kanama çok önemli.
Adet düzensizliği nedenleri
Üreme çağındaki adet düzensizliklerinde ki bunlar “sık adet görme”, “seyrek adet görme”, “hiç adet görmeme”, “adet ortası kanamalar”, “adet sırasında aşırı kanama ya da az kanama”, “adet süresinin uzun ya da kısa olması” sayılabilir, öncelikle gebelik olasılığı akla getirilmeli ve eğer bu olasılık dışlanırsa diğer hormonal sebeplere yönelik araştırmalar yapılmalı. Bunların yanı sıra, rahimde görülen ve selim huylu olarak bilinen “myom” adı verilen urlar, hormonal etkilerin dışında kanama düzensizliklerinin en sık sebepleri arasında kabul ediliyor. Myomlar, yerleşme bölgelerine göre kanama miktarını artırırken, jinekolojik ve ultrason muayenesi sonucunda yeri tespit edilebilir. Rahim içindeki zarın normalden fazla kalınlaşması da kanamalara yol açarken, bu zarın özellikle ileri yaşlarda aşırı olarak gelişmesi gözlem altına alınmayı gerektiriyor. Cinsel temastan sonra meydana gelen kanamalarsa ön planda rahim ağzındaki lezyonları düşündürür. Kanama olsun veya olmasın düzenli aralıklarla yapılan ‘smear taramaları’ kadın sağlığı açısından büyük önem taşıyor.
2. Kasık ve bel bölgesindeki ağrılar
Kadınlarda sık olarak ortaya çıkan kasık ve bel bölgesindeki ağrılar genital organlara bağlı olabildiği gibi bu bölgede bulunan idrar yolları, mesane ve bağırsaklarla da yakın ilişkili olarak ortaya çıkabiliyor. Ağrı şikayetini değerlendirirken de, bütün bu sistemleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Özellikle sık idrara çıkma, gece idrara kalkma ve idrar yaparken duyulan yanma hissi, idrar yollarına ait hastalıkların en önemli belirtileri arasında sayılıyor. Kasık ve bel ağrılarına yol açan etkenlerin tespit edilmesi amacı ile jinekolojik muayene kadar idrar yollarına ve mide barsak sistemine ait araştırmalar da önemli. Bu nedenle idrar tahlili gibi basit tetkiklerin yanı sıra yine idrar ve barsak sistemine ait radyolojik ya da endoskopik incelemelere gerek duyulabiliyor. Ani başlayan ağrılar şiddetli olmalarıyla kendini gösterir.
Kasık bölgesinde ağrıların nedenleri
Karın içinde ortaya çıkan bir kanama, yumurtalıklara ait bir kist ya da tümörün açılması veya yumurtalığın kendi etrafında dönerek beslenmesinin bozulması, tüplerde oluşan bir dış gebeliğin kanamaya başlaması, bu tip ağrıların en sık ve önemli nedenleri arasında kabul edilir. Bu durumlarda tanı konduktan sonra tedavi büyük oranda cerrahi yöntemler ile yapılıyor.
3.İdrar kaçırma
İdrar kaçırma sorunu çok önemli bir sosyal problem, ancak günümüz modern tedavileri ile başarılı olarak ortadan kaldırılabiliyor. Temelde kadınların hastalığı olan idrar kaçırma 35 yaşın üzerindeki her 5 kadından birinde görülüyor. Kişinin sosyal yaşantısını etkileyecek olan her idrar kaçırma bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir. İdrar kaçırma; öksürme, hapşırma veya gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya çıkabileceği gibi, daha az eforla da (yürümek, yataktan kalkmak gibi) meydana gelebiliyor. Bazen idrar kaçırma, kişinin ani olarak idrara çıkma ve sıkışma hissi ile beraberdir. Bazı kişilerde ise idrar kaçırmanın iki tipi de birlikte görülüyor. İdrar kaçırma şikâyeti olan hastalarda tedaviden önce yapılacak tetkiklerle idrar kaçırmanın neden kaynaklandığını ve hangi tipte olduğunu belirlemek gerekiyor.
4.Menopoz
Menopoz, kadın hayatında yumurtalıkların hormon üretme fonksiyonlarının bitmesiyle oluşan bir süreç.
Menopoz nedir?
Menopoz bir hastalık değil, kadın hayatının önemli bir geçiş dönemi. Menopoz, kadın hayatında yumurtalıkların seks hormonu (östrojen, progesteron, testosteron) üretme fonksiyonlarının bitmesiyle oluşan doğal bir olay. Bu hormonlar bir kadının gebe olmasını, adet görmesini sağlar ve dolaşım sistemi, ürogenital sistem ve kemik gibi bir çok vücut fonksiyonlarını etkiler. Bazı kadınların hiç menopoz yakınması olmazken, bazılarında özellikle 40-55 yaşları arasında menopoza ait şikayetler gözlenir. Adet düzenleri bozulduğunda birçok kadın menopoza girdiğini söylese de, menopoz bir kadının peşi sıra 12 ay adet görmemesi olarak tanımlanıyor.
Menopoz yaşı
Menopozun başlangıcı ve ne kadar sürdüğü kadından kadına değişiyor. Menopoza giriş yaşı dünya geneline bakıldığında 45-53 arasında değişiyor. Ortalama 51 yaş kabul ediliyor. Ülkemizde ise menopoz yaşı 46-48 arasıdır. Ülkemizde kadın nüfusumuzun yaklaşık yüzde 20’si menopoz sonrası dönemde ve yaşamlarının yaklaşık 25 yılını menopoz döneminde geçirecekler. Bu dönemde ortaya çıkan pek çok semptom, kadının sağlıklı yaşam kalitesini çok ciddi şekilde etkileyebiliyor.
Menopoz belirtileri
Menopoz döneminin başlamasıyla eksilen östrojen hormonuna bağlı olarak bazı belirtiler gözlemleniyor. Sıcak basmaları, terleme, uykusuzluk, vajinal kuruluk, seksüel istekte azalış, idrar problemleri, yorgunluk, ruh hali değişiklikleri, dikkat ve hafıza sorunları temel belirtiler. Bunların dışındaki diğer belirtiler ise ağız ve diş, deri ve ekleri (tırnak ve saç), eklem ve göz gibi organlarda meydana gelen değişiklikler olarak sıralanıyor. Menopozdaki kadınların yüzde 75’i ateş basmalarından yakınıyor. Gece olan ateş basmaları uykusuzluğa yol açabiliyor. Yüzde 30 kadında bu şikayetler ağır geçebiliyor. Bu belirtiler önemli, kadının yaşam kalitesini oldukça düşüren olaylar. Günümüzde postmenopozal dönemde östrojen eksikliğine bağlı semptomların tedavisinde, hormon tedavisi en tercih edilen tedavi yöntemi. Hormon tedavisinde amaç menopoz semptomlarının tedavisi, genital sistem atrofisinin önlenmesi ve tedavisi, kemik erimesinin (osteoporoz) önlenmesi. 40 yaşına gelen her kadında menopoz öncesi veya sonrası dönemde belirtiler görülebilir. Bu belirtileri yaşayan kadınlar kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalı. Ayrıca menopoza giren her kadın şikayetleri olmasa da kemik kaybından korunmak veya cinsel hayatın devamlılığı için hekime başvurmalı.
5.Polikistik over sendromu
Polikistik over sendromu nedir?
Kadınlarda en sık rastlanan hormon bozukluğu polikistik over sendromudur. Nedeni tam olarak bilinmiyor ancak yanlış beslenme, aşırı kilo alma gibi problemler hastalığı tetikleyebiliyor. Hastalık tipik olarak genç kızlarda ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkıyor. Polikistik over sendromlu kızlar genellikle şişmandır, tüylenme ve saçlarda dökülme ve sivilcelenme söz konusu oluyor.
Polikistik over sendromu tedavisi
Menopoza kadar düzelmeyen bir hastalık, hastalığı ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi bulunmuyor, tedavisi sadece belirtilere yönelik. Hastanın tedavisindeki en önemli ve birinci basamak kilonun kontrol altına alınması ve kilo verdirilmesi oluyor. Polikistik over sendromlu kadınlar biraz daha zor kilo veriyor. Bir hormon bozukluğunun neden olduğu kilo alımı söz konusu ise diyetlerin buna yönelik olarak programlanması gerekiyor.
Polikistik over sendromu belirtileri
Polikistik over sendromunun bulgularından biri de cilt değişlikleri. Yani saç dökülmesi, yağlanma, sivilcelenme gibi şikayetler... Bu cilt değişikliklerinin tedavisinde anti-androjenlerin (erkeklik hormonlarını baskılayan ilaçlar) kullanılması gerekiyor. Polikistik over sendromunun diğer bir bulgusu ise adet düzensizliği ve gebe kalmanın zorlaşması. Henüz evlenmemiş veya çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlarda bu adetler doğum kontrol hapları ile düzenlenebiliyor. Ancak çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda, yumurtlamayı uyarıcı ilaçların kullanılması gerekiyor.
6. Adet ağrıları
Adet gören kadınların yarısından fazlasında kanamalarının ilk bir-iki günü ağrı görülüyor. Genellikle bu ağrı hafiftir, ancak bazen günlük aktivelerini kısıtlayacak kadar şiddetli olabiliyor. Bu şiddetli ağrı dismenore olarak adlandırılıyor. Dismenore bulguları arasında alt karında ağrı veya kramplar, baş ağrısı, bulantı – kusma ve baş dönmesi sayılabilir. Mensturasyon başlamadan ağrılar başlayabiliyor ve periyod sırasında daha da şiddetlenip bittikten sonra da devam edebiliyor. Dismenorenin tedavisi ilaçlar ve ağrıyı azaltan teknikleri içerir ancak bazı olgularda cerrahi işleme gerek duyulabiliyor.