Nisan ayının ortasında sıcaklıklarda yaşanan ani düşüşler 30’dan fazla şehirde zirai dona yol açarak tarım faaliyetlerini olumsuz etkiledi. Ortaya çıkan tablo, sayıları ve şiddeti son yıllarda artan iklim krizi kaynaklı aşırı hava olaylarının, Türkiye'deki tarım faaliyetlerine olumsuz etkilerini bir kez daha gösterdi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) İklim ve Zirai Meteoroloji Dairesi Başkanlığının "İklim Değerlendirmesi" raporuna göre, 2024 yılında Türkiye'de ortalama sıcaklık 15,6 dereceyle 1991-2020 ortalamasının 1,7 derece üzerinde gerçekleşerek rekor kırdı.
Türkiye'nin ortalama alansal yağışı geçen yıl 537,2 milimetre olarak ölçülürken, bu miktar, 1991-2020 ortalamasının yüzde 6,3 altında kaldı.
Aşırı hava olaylarının sayısı 1257'ye ulaşırken bunun yüzde 35'ini şiddetli yağış ve sel, yüzde 20'sini fırtına, yüzde 18'ini dolu, yüzde 9'unu yoğun kar, yüzde 8'ini yıldırım düşmesi, yüzde 3'ünü heyelan, yüzde 2'si don ve yüzde 2'sini kasırga oluşturdu.
ZARAR GÖREN TARIM ALANLARI
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü verilerine göre aşırı sıcak, aşırı yağış, dolu, don, kuraklık, su baskını gibi iklim değişikliğine bağlı hava olayları nedeniyle 2020 yılında 197 milyon dekar tarım alanının 10 milyon 541 bin dekarı zarar gördü.
2021 yılında 206 milyon 183 bin dekar alandan 62 milyon 513 bin dekarı afetlerden etkilenirken, 53 milyon dekar alandaki zarar kuraklıktan kaynaklandı.
2022 yılında toplam 205 milyon 717 bin dekarlık tarımsal üretim alanından 12 milyon 640 bin dekarı, 2023 yılında 208 milyon 854 bin dekar alandan 12 milyon 640 bin dekarı afetlerden etkilendi.
Afetler, 2024 yılının tarımsal üretim faaliyetinin yoğun olmadığı ilk 4 ayında 208 milyon 854 bin dekar alanın 664 bin dekarında zarara yol açtı.
"DON OLAYLARI SON 5 YILDA YÜZDE 40 ARTTI"
Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürkmen AA muhabirine, iklim değişikliğinin tarıma olan etkilerinin artık daha fazla hissedilir olduğunu söyledi.
Özellikle erken gelen sıcakların tarım takvimini olumsuz etkilediğine dikkati çeken Öztürkmen, "Martın 20'lerinden 25'inden itibaren adeta yalancı bahar dediğimiz bir bahar geldi. Nisanın ortalarına doğru gelindiğinde doğada birçok ağaç uyandı ancak gece yaşanan düşük sıcaklıklar don riskini arttırdı. Son 30 yılda Türkiye'de ilkbahar donlarında yüzde 18 bir artış olmuş ama son 5 yıla baktığımızda yüzde 40 artış olmuş." dedi.
Öztürkmen, don riskine karşı alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:
"Don riski olan yerlerde biraz daha yüksek rakımlı alan değil de yamaç araziler ve hava akımının olduğu yerler tercih edilmeli. Bitki besleme ve sulama zamanları doğru seçilmeli. Küçük alanlar için yüzey ısıtma sistemleri bir çözüm olabilir. Don riski yüksek olan bahçelerde sisleme ve dumanlama için lastik yakımı yapılıyor. Birçok yerde rüzgar panoları ve fan sistemleri kullanılıp o soğuk hava dalgası da atılabiliyor."
İklim değişikliğine uyum kapsamında tarımda profesyonelleşmenin öneminden bahseden Öztürkmen, çiftçilere olası zararlardan korunmaları için tarım sigortası yapmaları tavsiyesinde bulundu.
"BU SENE MEYVEYİ BIRAK, AĞAÇLARIN NE OLACAĞI BELLİ DEĞİL"
Zirai dondan etkilenen Malatyalı Çiftçi Yusuf Aydın bölgedeki ağaçların yapraklarının bile dondan etkilendiğini, ağaçların gördüğü zararın bir yıl sonraki mahsulü dahi etkileyeceğini söyledi.
Çiftçilerin iklim değişikliğini artık net bir şekilde anladığını ifade eden Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İklim değişikliğinden dolayı bu felaket. Soğuğun nerede, ne zaman, hangi mevsimde geleceğini kimse bilmiyor. Ben 52 yaşındayım, ilk defa, böyle nisanda kar yağdı, don oldu, buz tuttu. Martın 30'unda, Nisanın 1'inde de kayısı yanmıştı. Ama meyvenin yüzde 20'sini etkilemişti. Bu sene meyveyi bırak, ağaçların ne olacağı belli değil. Bir ağaca meyve vermesi için ortalama 10 yıl bakılması lazım. Sen şimdi o ağaçları sökeceksin. Yeni ağaç ekeceksin, 10 yıl bekleyeceksin. Zaten senin o bahçedeki ağaçları sökmen için dünya kadar paraya ihtiyacın var. Kimsenin öyle bir gücü de yok."
Aydın, bölgedeki üreticilerin başka ürünler de denediklerini ancak bunun da bir maliyeti olduğunu ve çiftçilerin doğru ürünü seçememeleri halinde büyük risk altında olduklarını belirtti.
"BİZE BALIK TUTMAYI ÖĞRETMELERİ LAZIM"
Yaşanan son don olayında alınan önlemlerin hiçbir işe yaramadığını, 1-2 derecelik değişimlerde bu önlemler sınırlı fayda sağlasa da 8-10 derecelik aşırı düşüşlerde mevcut yöntemlerin ürünü kurtarmaya yetmediğini anlatan Aydın, bu iklim olayına karşı sigorta maliyetleri çok yüksek olduğu için bölgenin yüzde 90’ının doluya karşı sigorta yaptırdığını, bu nedenle de sigortadan faydalanamadıklarını bildirdi.
İklim değişikliğinin tarıma etkilerini azaltacak kalıcı çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:
"Devlet çıkarsın bana para versin deniliyor. Tamam bu sene bana para verdi, sonra. Tarım Bakanlığının, önde gelenlerin, insanları farklı bir şeye yönlendirmeleri lazım. Ben 6-7 sene önce nar ektim. ‘Yusuf nar ekti, bak nar da yandı. Dut ekmiş, dut da yandı, diyorlar. Bana göre şu an bize balık tutmayı öğretmeleri lazım. Benzetmek gibi olmasın ama birden insanın annesi, babası veyahut kardeşi vefat eder. Mezarlığa gidersin, defnedersin, eve gelirsin, dersin ki, ya Allah Allah bu gerçek midir? Ben bu felaket sonrasında aynı ruh halindeydim. Yok yahu, yanmamıştır dedim. Bir ağaç, bir bebek gibidir. Tohumunu atarsın işte onu büyütürsün, aynı. Buna yıllarca bakıyorsun, aynı çocuk gibi. Bence Malatyalılar evlatlarını kaybetti."