Sonbahar renkleriyle dolu fotoğraflar görüyorsunuz, canınız yeşilden sarıya, sarıdan kırmızıya dönen yaprakları çıtırdata çıtırdata yürümek istiyor ama Abant ya da Sapanca kalabalığına giresiniz de hiç gelmiyorsa veya aylardan baharsa ve İstanbul’dan hızlı hafta sonu kaçışı için çok keşfedilmemiş bir adres arayışındaysanız Trakya güzel bir alternatif daha sunuyor: İğneada!

LONGOZ

Istranca Dağları’nı tırmanana kadar her şey bildiğimiz gibi, sıradan -hatta çorak- çok izlemeye değecek bir yol değil. Ancaaak Istrancaları kıvrıla kıvrıla tırmanmaya başladığınız anda manzara değişiyor, bitki örtüsü, hatta havanın kokusu bile değişiyor.

İğneada Kırklareli’ne bağlı, neredeyse Bulgaristan sınırında, Karadeniz’e kıyısı olan bir sahil yerleşimi. Etrafı ilginç doğal oluşumlarla dolu. Küçücük bir belde ama sunduğu imkanlar arasında Avrupa’nın en büyük longoz (subasar) ormanı olarak bilinen, İğneada Longoz Ormanları Milli Park’ında keşf turları, longoz ormanlarında kano, upuzun ve pırıl pırıl incekum bir plaj hatta iki katlı bir mağara sistemi olan Dupnisa Mağarası var. Üstelik sadece 3 saatlik sürüş mesafesinde. Daha önce Acarlar Longozu‘nu görmüş olanlar burayı da listesine acilen eklemeli.

longoz-ormanlari

İğneada’ya Ne Zaman Gitmeli
 

İğneada en çok Eylül, Ekim, Kasım aylarında popüler. Bizce de en güzel vakti yaprakların renk dönüşümünün mükemmel tablolar çizdiği Ekim ortası ve Kasım başı. Ayrıca bu aylar, yağmurların henüz başlamadığı ama havanın nispeten serinlememiş olduğu zamanlar olduğundan, kamp, atv ya da kano gibi doğa aktiviteleri için de harika zamanlama. Fakat yine bizce İğneada’ya baharda gelmek ve doğanın uyanışına şahit olmak da bir diğer opsiyon. Kara kış ve yazın ortası buraya gelmek için pek de uygun değil çünkü kışın çok soğuk yazın ise sulak bir alan olması nedeniyle sivrisinekli olabiliyor.