Bebeğin anne karnında iken normal kan dolaşımının bir parçası olan sağ ve sol kulakçıkları arasında açıklık olduğunu, doğum sonrası bu açıklığın kapanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Özer, Atriyal Septal Defekt (ASD) hastalığı bulunan bebeklerde bu deliklerin doğum sonrası süreçte kapanmadığını dile getirdi.

Bu sorun nedeni ile kalbin sol kulakçığındaki temiz kanın sağ kulakçığa geçerek kirli kanla karıştığını söyleyen Prof. Dr. Özer, sağ kalbin pompalaması gereken ve akciğerlere ulaşan kan miktarının artması sebebi ile daha çok ileri yaşlarda nefes darlığı, çabuk yorulma, halsizlik, çarpıntı gibi şikayetlerin ortaya çıktığını dile getirdi.

Doğuştan olan kalp hastalıkları içinde % 10-15 oranına sahip olan ASD’nin, yetişkinlerde ise en çok görülen doğuştan kalp hastalığı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Hasan Orhan Özer şunları söyledi:

“Kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık iki kat daha fazla görülen bu hastalık, çocukluk döneminde kilo alamama, morarma şeklinde kendini gösterebilir ya da genel muayene sırasında kalpte duyulan üfürüm nedeniyle tanı konulabilir. Bu hastalık uzun süre belirti vermeden de ilerleyebilir.

Hastaların kesin tanısı yapılan ekokardiyografi ile konulmaktadır. Herhangi bir yaşta yapılan ekokardiyografi ile kalbin sağ tarafında genişleme görülen hastalara ASD tanısı koyabilmek için transözefagial ekokardiyografi (yemek borusu yoluyla ekokardiyografi, TEE) yapılmalıdır. Yemek borusu yoluyla ekokardiyografi işleminde hem ASD tanısı kesinleştirilir hem de deliğin ameliyatsız kapalı yöntemle kapatılmaya uygun olup olmadığına karar verilir. Durumu ilerlemiş vakalarda kalp boşluklarında genişleme, akciğer basınç artışı ve kalp yetersizliği nedeniyle ölüm gözlenebilir. Ayrıca toplardamar sisteminde üretilmiş pıhtılar bu delikten geçmek suretiyle beyine giderek felçlere neden olabilir. Zamanında müdahale edilmeyen ASD hastalarında, kan geçişine bağlı kalpte büyüme, akciğer tansiyonunda artış olacağı unutulmamalıdır. Geç kalınan vakalarda tedavi şansının ortadan kalkabileceğini de hatırlatmakta fayda vardır.

Kapalı (ameliyatsız) yöntemle uygun vakalarda kasık toplardamarından girilerek deliğin, şemsiye adı verilen özel cihazlar yerleştirilerek kapatılması işlemidir. İşlem hastanemizin -2. Katında anjiyografi (veya kateter) laboratuvarında yapılmaktadır. Bu konuda özel eğitimli girişimsel kardiyolog hekimler, hemşireler ve 3 teknisyenden oluşan bir ekip tarafından yapılmaktadır. Bu işlem tahmini olarak uygun vakalarda 30-45 dakika kadar sürer. Genellikle işlem esnasında TEE ihtiyacı olduğundan genel anestezi ile uyutularak işlem yapılır. Kasıktan küçük bir kesi ile kasık toplardamarına özel iğneler yardımı ile girilir. Ardından özel kateter ve teller yardımı ile kalbe kadar ilerlenir. Kalbin sağ kulakçığından, sol kulakçık tarafına geçilerek gerekli kontroller yapılır.

ASD kapatma cihazları birbirine bağlı iki disk şeklindedir, delik çapına uygun olarak seçilen kapatma cihazı boru içinden ilerletilerek delik geçilir. Sol kulakçıkta cihazın bir diski açılır, ikinci disk de sağ kulakçıkta açılarak delik kapatılır ve tüp geri alınarak işlem sonlandırılır. Kasıktaki damara bası uygulanır ve kum torbası konulur. Kapatma cihazı sürekli duvar içinde kalır. Cihazın varlığını hasta hissetmez.

Hastanın hastanede kalış süresi cerrahiye göre çok daha kısadır (6-24 saat). Cerrahi yöntemde olduğu gibi göğsün açılması ve kalp akciğer makinasına bağlanma gerekmemektedir. Estetik açıdan da göğüste yara izi kalmaması önemli bir avantajıdır.

Hasta işlemden sonraki gün taburcu edilebilir ve birkaç gün içinde normal yaşamına ve çalışmasına dönebilir. Cihaz üzerinde pıhtı oluşumunu önlemek için 6 ay süre ile aspirin ve klopidogrel kullanılması önerilir. İşlemden sonraki ilk 6 ay içinde diş çekimi, cerrahi müdahale gibi kana mikroorganizma karışması olasılığı olan işlemlerden önce doktor kontrollerinde gerekirse antibiyotik ile koruma yapılmalıdır.”

BÜLTEN