GAÜN Hukuk Topluluğu tarafından düzenlenen konferansın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Ali Gür, Türkiye’nin 82 milyona yaklaşan bir nüfusu olduğunu belirterek, dosyaların çok arttığını, özellikle idari davalarda Danıştay’ın her geçen gün yükünün daha da çok arttığını ifade etti. Prof. Dr. Gür, “Sözleşmeler gereği idari hukuk tarafları veya insan hakları beyannamelerinin tarafları olarak Türkiye’de her geçen gün güzellikler yaşıyoruz. Danıştay’ın o devasa dosyalar içerisinde bu kadar şeyi yerine getirmesi gerçekten zordu. İşte tam bu noktada her dosyanın Danıştay’a gitmesi gerekmiyor. Bölgesel olarak çözülecek, hem asıl karar verme zorunluluğunda ciddi bir tartışma platformu olan büyük dosyalara daha fazla zaman ayıralım o dosyalar arada kaynayıp gitmesin hem de küçük teferruat dosyalarda boğulmayalım diyerek İstinaf Mahkemeleri kuruldu. İstinaf Mahkemeleri bir yandan birinci derece mahkemelerin işlerini görürken, Danıştay’a ara köprü olurken diğer taraftan seçici davranarak birçok dosyayı eleyip asıl Danıştay’ın büyük karar vermesine gerek duyacak dosyaların önünü açtı. Bu hem Türkiye’yi rahatlattı hem de Danıştay’da görev yapan birçok hakim arkadaşımızı karar verici mercide daha fazla dosyalara zaman ayırma mefhumunu doğurdu” şeklinde konuştu. 
Rektör Prof. Dr. Ali Gür açılış konuşması sonrasında Emekli Danıştay Başsavcısı Turgut Candan, 2016’da Türk İdari Yargısının İstinaf sistemine geçtiğini belirterek, istinaf sisteminin Avrupa hukukunda yeni değil ama Türkiye’de yeni bir sistem olduğunu ifade ederek, istinaf sisteminin işleyişi ve idari yargının tarihçesi hakkında katılımcıları bilgilendirdi. 

"istinaf mahkemesi makul sürenin aşılmasını önleyecek" 

Türk İdari Yargısında istinaf sistemini davacıların haklarına etkisi olarak tanımlayan Candan, konuşmasında şunları söyledi: 

"Yıllarca Danıştay ve idari yargı iki dereceli olarak çalıştı. Bu iki dereceden kasıt Avrupa Hukuku açısından ilk derece ve istinaf olmasına karşın bizde istinaf merci yoktu. İstinaf olmadığı için de bu Avrupa Hukuku yönünden sorun olduğu gibi Danıştay’ın da iş yükünü giderek artmasına sebep oluyordu. Bütün davalar ilk derecede görüldükten sonra Danıştay’a geliyordu. Danıştay’ın iş yükünün artması yargılamada makul sürenin aşılması demek. Bu da insan haklarının ihlali sonucunu yaratıyor. Makul sürenin aşılması bir ihmal. Hem İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi yönünden ihlal hem de bireysel başvurunun kabulünden sonra Anayasa Mahkemesi’nin hakları yönünden bir ihlal. İstinaf Mahkemesi makul sürenin aşılmasını önleyecek” şeklinde konuştu. 

Candan, “Temyiz denetimi hukuka uygunluk denetimidir. Yani maddi olay ikinci kez incelenmez. İstinaf Mahkemesinin kurulmasıyla davacıların davaları her yönüyle iki kere görülmüş olacak. Daha sonra eğer temyiz yolu açıksa bir de hukuka aykırılıkları gidermiyorsa hukuka uygunluk denetimi olacak. Üstelik mesleki deneyim ve kıdemi olan yargıçlar tarafından ikinci defa görülmesi sağlanacak” diye konuştu. 

Konferansın sonunda Emekli Danıştay Başsavcısı Turgut Candan öğrencilerin sorularını yanıtladı. 

İHA